Herkese merhabaaa. Ben geldim.Bu bölüm az daha yetişmiyordu. O kadar çok ödevim var ki.
Hocalarımız virüsü biz çıkarmışız gibi aşırı yükleniyorlar.
Umarım sizlerde bölümü beğenirsiniz.
Sizi fazla tutmayayım.
Keyifli okumalar diliyorum.
Seviliyorsunuz...
❤
Reyyan'dan
Dayım bir eliyle Miran'ın tişörtünden tutmuş diğer eli de yumruk olarak havadaydı. Elimi çeksem biliyordum ki olay daha da uzayacaktı. Seviyordum ben Miran'ı. İstemiyordum artık herkes bizim yüzümüzden kavga etsin. Karar verdim. Miran ile barışacaktım ama hemen değil. Her şey zamanla olacaktı.
Korkudan nefes nefese olmuş bir halde dayıma bakıyordum. "Reyyan ne diyorsun? Unuttun mu dediklerini?" Yukarıdaki elini hala tutuyordum. "Unutmadım. Unutmam da. Ama o da unutamıyor. Birbirimize, ailemize acı çektirmekten başka bir şey yapmıyoruz. Bir bakın halinize. Burun burunasınız. Elimi çeksem döveceksiniz birbirinizi."
Dayım, Miran'a baktı. Sonra bana döndü. "Bir anlaşıyorsunuz bir kavga ediyorsunuz. İstemiyorum böyle olsun. Biraz huzur istiyorum sadece. Benim yüzümden bu halde olmanızı istemiyorum." Elini yukarıdan indirince bende elimi çektim. Ama tetikteydim.
"Senin hiçbir suçun yok. Sırf kavga etmeyelim diye barışmak zorunda değilsin." Kafamı sağa sola salladım. "Öyle değil. Gerçekten barışmak istediğim için barışıyorum. Halinize bir bak. Bitsin artık bu durum. Nefes almak istiyorum artık. Ailenle bu durumda olman benim gözümde nasıl bir şey bilemezsin. Bu zamana kadar onlar büyütmüş seni. Nasıl halde olduklarına bakın."
İkisi de utancından kafasını eğmişti. "Düğün haberinizi verirken bile gırtlak gırtlağa geldiniz. Dün gülüşüyordunuz şimdi ne yapıyorsunuz? Artık kendinize çeki düzen verin. Bende barışıyorum. Çekilmiş oluyorum aradan. Kimseye bunları yaşatmaya hakkınız yok. Şu haberi güle oynaya bitirebilirdik."
İkisinin suratına bakıp tekrar dayımda durdum. "Kaç yaşına geldim. Evet, yaşayamadıklarımızı yaşatmak istiyorsun. Biliyorum. Bende kaybettiğimiz zamanları geri almak istiyorum. Ama annem bu halini görse ne der hiç düşündün mü?" Miran'a döndüm.
"Sende anlamadan dinlemeden bizi yıktın. Allah kahretsin ki bende en başından beri sana demedim. Benim de keşkem var. Keşke söyleseydim Miran, keşke. Demek ki bunları yaşayacakmışız. Benim buraya gelişimin 2.ayına bile gelmeden yaşadıklarıma bak. Eridim görmüyor musunuz? Tükendim. Bir kez olsun Reyyan üzülmesin dediniz mi?"
Miran gözlerimin içine bakıyordu. "Bir kez olsun şu kızı dinleyelim. Kavga etmeyelim dediniz mi? Sadece kendinizi yarıştırdınız. Hastanelerde serumlar yedim haberin var mıydı?" Dediğime şaşırmış olacak ki gözlerini kocaman açmıştı. Demek ki ne Boran abi ne de Azat söylemişti.
"Yoktu. Çünkü kimseden söylenmesini istemedim. Kimse acısın istemedim ama keşke deseydim. Gelseydin benim dün gece yaptığım gibi yaralarımı sarsaydın. Ama olmadı. Ben hep tek başıma mücadele verdim. Şimdi bir dayım bir de sevdiğim var yanımda derken sizin yaptıklarınıza bakın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezopotamya'nın Kıyısında
Ficción GeneralKüçüklüğümden bu yana öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Mezuniyet, KPSS derken en sonunda atanmıştım. Mardin'de bir ortaokulun rehber öğretmeniydim artık. Okutulamayan, küçücük yaşta evlenmek zorunda kalacak kızların sesi olmaya gidiyordum...