Herkese merhabaa
Sizi fazla beklettiğimi farkındayım.
Fakat sınavlarım başladı. Dün bitirip atamadım. Ancak bugüne kaldı.
Umarım beğenirsiniz.
Keyifli okumalar diliyorum.
Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın lütfen.
Seviliyorsunuz...
❤
Yazar'dan
Dilzar babaannenin bağırmasıyla Miran ile Reyyan nasıl toparlanacağını şaşırmıştı. O kadar zaman durdular şimdi de tam öpüştüler derken basılmışlardı. Miran önde Reyyan arkasında utancından gizlenmiş bir şekilde duruyordu.
O çığlıkla Akın'da eve girmişti. "Ana ne oluyor?" Akın her an Miran'a saldıracak moddaydı. Aptal değildi herhalde iki genç yan yana geldiyse özellikle bu Reyyan ile Miran ise bu tür temaslar olabiliyordu. "Sıkıntı mı var ana?" Sinirden kelimeleri bastıra bastıra söylüyordu.
Yüzüne vurulan gerçeklerde vardı tabi. Dayısıydı Reyyan'ın. Ama bir türlü söyleyemeyen hayatı boyunca onların bir kez bile olsun karşısına çıkmayan dayısı. Hangi hakla gidip hesap soracaktı ki. "Yoktur oğlum sen gidesin."
Dilzar Hanım adı kadar emindi ki biraz Akın'ı ateşlese yangına körükle giderdi. Biliyordu oğlunu. O doğurmamıştı ama o büyütmüştü. Giderdi söylerdi Reyyan'a her şeyi. Akın hep hayalinde Reyyan'ın kendisini bulmasını istiyordu. İlk o anlamalıydı sen benim dayımsın diyebilmeliydi.
"Akın sen git oğlum geliyorum bende hayde." Akın, Miran'a baka baka gidiyordu. Miran'da bu aralar Akın'ın ilgisini fark ediyordu. Reyyan'a ayrı değer veriyormuş gibiydi. O da sabrediyordu ama zamanını bekliyordu. Akın ile ciddi konuşması gereken konular vardı artık. Mesela Reyyan'a öyle bakmamak gibi.
"Oturun!" İki genç verilen komutlara yan yana oturmuşlardı. Dilzar Hanım da tam karşılarındaki koltuğa geçmişti. Ne kadındı ama tek kelimesiyle dağları delerdi. Kocası da bundan dolayı sevmemiş miydi zaten onu?
Miran ile Reyyan stresle ne konuşacaklarını bekliyordu. "Az önceki halinize onayım yoktur. Gençsiniz bilirim. Kanınız kaynar. Ama bu da böyle olmaz. Reyyan kızım senin tatilin ne zaman vardır?"
Reyyan sanki konuşmayı unutmuş gibiydi. "Kasım da babaanne. Kasım ayında bir haftalık tatil girecek." Dilzar Hanım kafasını ağır ağır salladı. "Eyi o halde. İbrahim ile de konuşup Kasım da seni istemeye gelelim. Aranızda bir söz olsun, nişan olsun. Ben değil de başkası girseydi hele içeri. Yedi köy duymuştu."
İki gençte bunu farkındaydılar. "Hadi Miran kalkasın eve geçelim." Miran kafasını sallayarak onaylayıp ayaklandı. Miran ile birlikte Reyyan da ayaklandı. Üçü beraber kapıya geçerken Dilzar Hanım duraksadı. "Kızım sende ailene şimdiden söyleyesin. Haberleri olsun. Utanıp da sıkılmayasın. Bu gözler neler gördü bir bilsen altından kalkamazsın. Miran sende kızı bırak düş önüme."
"Sen geç geliyorum babaanne." Dilzar Hanım gözlerini kısınca "Söz veriyorum konuşacağım babaanne." Dilzar Hanım elindeki bastonuyla yavaş adımlarla konağa ilerledi. Miran sokak kapısını aralıklı bıraktı. Dışarıdan kimse onları göremezdi. "Reyyan ben..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezopotamya'nın Kıyısında
General FictionKüçüklüğümden bu yana öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Mezuniyet, KPSS derken en sonunda atanmıştım. Mardin'de bir ortaokulun rehber öğretmeniydim artık. Okutulamayan, küçücük yaşta evlenmek zorunda kalacak kızların sesi olmaya gidiyordum...