Selamlaar! Ben geldim.Fazla sizleri oyalamayayım.
Satır aralarında görüşürüzzz.
Miran'danAmbulans sesleri yaklaşırken Reyyan'dan gözlerimi alamıyordum. "Reyyan, güzel karım. Hadi aç gözlerini." Gözlerini açması için her şeyimi verirdim. Canımı mı istiyorlardı? Alsınlar onların olsun. Yeter ki Reyyan'ım gözlerini açsın. Kanlı ellerimle ellerini tuttum. "Üşümüşsün. Buz gibi olmuş ellerin." Benden tarafa olan elini sıkıca tuttum. Diğeri asfaltta öylece duruyordu. "Reyyan? Allah aşkına kalk."
"Miran, Miran bak bana." Azat çenemden tutup kendine çekti. "Azat! Aga, Reyyan kalkmıyor." Ensemden sıktı. "Görevliler geldi. Bırakman lazım Reyyan'ı." Başımı sağa sola salladım. "Eve götüreceğim oğlum ben Reyyan'ı." Sesleniyorlar mıymış? Ben neden duymuyordum? "Miran! Ölsün mü istiyorsun? Bırak kızı artık!"
Ellerim otomatik olarak gevşeyince Reyyan'ı benden aldılar. Azat'ın gömleğine yapıştım. "Ne ölmesi lan! Ne ölmesinden bahsediyorsun!" Omuzlarımdan tuttu. "Miran sakinleş! Öfken hiçbir şeyi yerine getirmez. Reyyan'ın yanında olman lazım."
"Bul bana! O orospu çocuğunu bul Azat! Reyyan'ımı bu hale getireni bul aga!" Ellerimi gömleğinden indirip ambulansın ön tarafına oturdum. Arkamı dönüp küçük pencereden Reyyan'a baktım. Her yeri kan...
Kablolar her bir yerine bağlanınca gözümdeki yaşı sildim. Sadece Reyyan vardı aklımda. Bir anda ambulansın içinde bir hareketlilik oldu. Dizlerimin üzerine çıkıp camdan bakmaya devam ettim. Kalp atışını ölçen cihaza baktığımda çizgi dümdüz olmuştu. "Hayır! Hayır, hayır..."
Şırıngayla bir şeyler yapıp kalp masajı yapmaya başladılar. Elimi kalbime koydum. Canımdan can gidiyor. Allah'ım olmaz. Şimdi olmaz ne olursun. Hastaneye giriş yaptıklarında arabadan dar fırladım. Bütün aile kapının açılmasını bekliyordu. Kapı açılır açılmaz indirdiler. Sedyenin üzerine çıkmış genç bir doktor Reyyan'ıma kalp masajı yaparken ilerlediler.
"Reyyan, güzel karım ben buradayım. Gitmiyorum hiçbir yere buradayım tamam mı?" Ellerimiz ameliyathanenin kapısında ayrıldı. Yaslandığım duvara yavaşça çöktüm. Kafamı duvara sertçe vurmaya başladım. "Allah kahretsin. Kahretsin. Benim yüzümden, benim yüzümden!" Kafam yumuşak bir şeye çarpınca durdum. "Oğlum yapmayasın. Yapma yavrum içimi parçaladın, dur artık." Durmuyordum, durduramıyordum.
Annemin elinin acıması bile umurumda olmamıştı bir an. "Reyyan..."
Arkadan bir çift kol beni tutunca çırpındım. "Dur oğul, dur." Ben çaresizdim. "Baba Reyyan..." Ameliyathanenin kapısı açılınca ayağa fırladım. Hemşire elinde bir poşetle duruyordu.
"Reyyan hanımın yakınları?" Yavaş adımlarla hemşirenin yanına gittim. "Ben kocasıyım." Elindeki poşetleri uzattı. "Bunlar Reyyan hanımın eşyaları, teslim aldığınıza dair de imza atmanız gerekiyor." Bembeyaz olan elbisesi kana bulanmıştı. Taşıyamayacak gibiydim kendimi. "Aga tamam aga." Azat kimseye çaktırmadan beni destekleyip tutmuştu. Hemşirenin gösterdiği yeri imzalayıp duvara yaslandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezopotamya'nın Kıyısında
General FictionKüçüklüğümden bu yana öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Mezuniyet, KPSS derken en sonunda atanmıştım. Mardin'de bir ortaokulun rehber öğretmeniydim artık. Okutulamayan, küçücük yaşta evlenmek zorunda kalacak kızların sesi olmaya gidiyordum...