64.Bölüm

1.3K 82 122
                                    

Herkese selamlaar!

Nasılsınız bakalım?

Bölüm ortasında sürpriz isimler var. Bence hoşunuza gidecek...

Keyifli okumalar...

Satır aralarında görüşmek üzere, seviliyorsunuz.


"REYYAAANNN! HAYIR, HAYIRRR! Reyyan."

3 saat önce...

Reyyan'dan

"Miran sen etrafa göz kulak ol, ben de sofrayla ilgileneyim." Baran kucağındayken beni onayladı. "Dayı, güvenlikte sıkıntı yok demi?" Ellerini omuzlarıma çıkartıp hafifçe sıktı. "Güzelim, sen bunları kafana takma. Hiçbir şey olmayacak." Alnımı öptü. Bugün hayalini kurduğum vakıfın hem açılışını yapıyorduk. Hem de iftar yemeği veriyorduk.

Bahçemiz çocukların koşturabileceği bir şekilde kocamandı. Kocaman masalarda, yüreği büyük insanlar vardı. Varlıklısını da yoksulunu da aynı masaya özellikle konulmasını istemiştim. Kimse birbirinden üstün değildi. Herkes bir zamanlar nereden geldiğini bilmeliydi.

Annemlerin yanına geçtim. "Bir eksik var mı?" O kadar telaşlıydım ki. "Yok kızım. Sen biraz sakin olsana." Annem sandalyeye oturtturdu. Yanıma Zümrüt anne de geldi. "Kızım sakin olasın. Bir eksiklik çıkmayacaktır. Yemeklerden de endişelenmeyesin. Biz kaç kişiye böyle yemekler yapmışızdır." Biliyordum. Ondan dolayı yemek işini kimseye bırakmamıştım. Zümrüt anneye bırakmıştım.

"Su vereyim mi sana? Bak sabahtan beri hiçbir şey yemedin içmedin. Bütün herkes burada diye içmiyorsun, yemiyorsun ama bayılıp kalacaksın." Dilim damağım kurumuştu. Sahura da sabah çok erken kalkacağım diye inmemiştim. "Damla yarım bardak su getirir misin?"

"Tabi getiririm Zilan abla." Damla bardağı uzattığında elinden aldım. "Bana bakmayın da ben içeyim. Kötü hissediyorum kendimi." Hepsi etrafa bakınınca birkaç yudum aldım. "Ne oluyor burada?" Miran yanıma çömelince elimi tuttu. "Reyyan?"

"Çok telaş yaptı oğlum. Ondan böyle." Kolları boştu. "Baran nerede?" Ayaklanacaktım ki oturtturdu. "Akın'ın yanında, korkma."

"Miran beni bırak. Baran'ın yanından ayrılma. Sabahtan beri diyorum sana içimde bir his var. Baran'ı yanından ayırma!" Alnımı öptü. "Tamam gidiyorum. Sende kendini toparla. Ev sahibi olarak bahçeye gel." Başımı aşağı yukarı salladım.

Bir şey olmayacaktı biliyorum ama iki gündür aynı rüyayı gördüğüm için telaş yapıyordum. Her yer kanlar içindeydi hep rüyamda. "Kızım, çocuğu da böyle telaşlandırmasana. Seni merak etmiş." Başımı ovaladım. "Anne, ben kendimi bir şekilde toparlarım. Ama bizden daha önemli konu var ki o da oğlum. Baran. İçimdeki kötü his gitmiyor." Ayağa kalkıp bahçeye geçtim.

Gelen herkesi selamlayıp Miran'ın yanına ilerledim. Bu sefer Baran kucağındaydı. Bana bakınca hafif bir tebessüm edip dayıma döndü. "Hocam!" Arkamı döner dönmez Ayşe'yi gördüm. Annesiyle ona döndüm. Kardeşi doğmuş, büyümüştü bile. "Hoş geldiniz!"

İkisine de sıkıca sarıldım. "Hoş bulduk hoca hanım! Nassınız?" Tebessüm ettim. "İyiyim sizi sormalı?" Beraber masaya ilerledik. Bizim masamıza ilerliyorduk. "Bizlerde iyiyiz hocam." Eşi yoktu yanında. Onu soracağımı anlamıştı. "İşleri vardı gelemedi." Omuz silktim. "Olsun siz geldiniz ya. Siz böyle oturun. Ben diğer misafirlerle de ilgileneyim." Miran'a ilerledim.

Mezopotamya'nın KıyısındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin