Merih'ten
Hastaneden çıkmıştık. Doktor baya bir şey saymış en sonunda da 10 gün rapor vermişti.
"Kanka ben bir şey diyeceğim ama kızarsın." Telefonumdan başımı kaldırıp Paulo'ya döndüm.
"Madem kızacağım söylemeyin kardeşim." Paulo başını sallayıp önüne dönmüştü ama De Light boş boğazı konuşmuştu.
"Sen baya seviyorsun o kızı. Hiç bakma öyle bize ortak kararımız."
"Ne saçmalıyorsunuz acaba kız 18 yaşında üstelik benim o kadar çocuksu biriyle ilişki yaşama olasılığıma cidden inandınız mı?"
"Böylece kanıtlamış olduk biz Beyza'nın adını vermedik senin aklına ilk o geldi ve aşk sözlü olarak belgelendi."
"Sizin benimle uğraşmaktan başka işiniz gücünüz yok mu!"
"Maçta Beyza'nın olduğu tarafa baktın fırsat buldukça sonra gol sevincinde yanındaki adam ona sarılınca neredeyse gözlerinden ateş çıkacaktı hem bu sabahki bakışlar da hayra alamet değildi yani ki bence o da sana karşı boş değil." Paulo iki dakika içinde tüm senaryoyu kurmuştu De Light'ın yanında dura dura ona benzemeye başlamıştı.
"Siz bu hızla gidin beni iki saate evlendirirsiniz."
"Bizden saklama ya bizden saklama bari hem bir adım at ne kaybedersin ki?" Susup yola doğru döndüm. Beyza'yı beğenmiyorum desem büyük bir yalan olurdu ama onun bana o gözle bakmama ihtimali, ben adım attığımda benimle iletişimi kesme ihtimali tüm cesaretimi bastırıyordu. Onunla zaman geçirmeyi seviyordum o da aynı şekilde benimle ama bunun ilerisine geçirmek ne kadar doğru olurdu bilmiyorum.
"Kanka biz sevenleri daha fazla ayrı tutmayalım eve bırakalım seni."
"Bencede yoksa birazdan ikiniz birden elimde kalacaksınız."
Beyza'dan
Bugün artık bir iş bulmaya karar vermiştim ama bilin bakalım ne dediler? "Biz size döneriz." Türkçe karşılığı ile size iş miş yok uzayın.
Kapı çalınca bir bardak su içip kapıyı açtım belki içimdeki sinir söner diye ama nafile.
"Beyza iyi misin?" Bu soruyu önce benim sormam gerekiyordu galiba.
"Mühim bir mevzu değil sen nasılsın asıl neyin varmış?"
"10 gün dinlenmem gerekiyormuş falan filan senin canını bu kadar ne sıktı? Yoksa o şerefsizler bir şey falan mı gönderdi yine?"
"Hayır. Bir kaç iş ilanı ile muhatap oldum onlarda kısaca iş miş yok dediler. Evde oturmaktan nefret ediyorum işe ihtiyacım yok ama boş boş durmak aşırı sıkıcı."
"Sen canını bunun için mi sıktın? Buluruz iş dert değil. Ayrıca yemek için dışarı çıkalım mı? Hem bir değişiklik olur." Gülerek cevap verdim.
"Doğru zaten sakatsın en azından zehirlenme riskini en aza indirmiş oluruz." Çok kötü değildim ama iyi olduğum da pek söylenilemez gibi yani gerçekten istesem çok iyi yaparım ama sorun o üşengeçlik... (bu benim birazcık)
"O manada söylemediğimi çok iyi biliyorsun. Bu arada bu seninki neden çok durgun bugün. Alf bana bak oğlum yoksa bir kız falan mı var?"
"Dışarı çıkaramadım ki bugün onu ondan sıkıldı. Hatta ben bir 10-15 dakika onu gezdiririp gelsem iyi olacak gibi sen rahatına bak." Dedim ve küçük bir çanta ve Alf'i alıp çıktım.
Merih'ten
Milli ara bu süreç içindeydi ve onlar da sakatlığıma bakmak istediklerini söylemişti. İlk kez gitmek istemiyordum Türkiye'ye aklım burada kalacaktı. Tamamen anlık aklıma gelen fikirle telefonumu çıkardım. İş mevzusunu aradan çıkartabilirdim. Ve evet çok zor olmamıştı. Beyza umarım çok sevinecekti bu iş için.
"Biz geldik." Başımı kapıya doğru çevirdim ayağa kalkmadan.
"Sana çok güzel bir haberim var Beyza." Dediğimde ceketini çıkarıp yanıma oturdu.
"Hayırdır inşallah."
"Sana iş buldum." Dediğimde kollarını boynuma dolamıştı. Yüzüme gelen saçları o kadar güzel kokuyordu ki..
"Teşekkür ederim."
"Ne işi olduğunu merak etmedin?"
"Anlık sevinçle unuttum ne işi?"
"Sana çok yabancı bir iş değil sen ona Milli Futbol Takımı sosyal medya uzmanı de."
"Nasıl yani?"
"Yakında milli ara başlıyor ve onlar da bacağımı görmek istedi aklım burada kalacaktı bende senide yanıma aldım." Sevinmesini beklerken durgunlaştı. Başını öne eğdi.
"İ-İstanbula gelemem." Ağladığını fark edince hiç düşünmeden kollarımı ona sardım. Ellerini belime yerleştirip pozisyonunu buldu.
"Ben varım hem o otelde bir sürü polis gezecek kolay kolay kimse içeri giremez."
"Babamdan bahsediyoruz o oteli satın bile alır. İstanbula gelmek istemiyorum, korkuyorum. Babamı tanımıyorsun bir inat uğruna karşısındakinin canına gözü kapalı kıyabilir." Elimle göz yaşlarını sildim.
"Sana kimse hiç bir şey yapamaz, yaptırtmayız. Bana güven oradan çok eğlenip sağ salim döneceğiz."
"Umarım öyle olur."
Gece yarısı
Kendimi bu saatte Beyza'nın instagram hesabında bulmuştum. Ne deniyordu buna? He stalk gibi bir şeydi sanırım.
Telefonumu yan tarafa bırakmıştım uyumam gerekiyordu ama Beyza'nın kaldığı odadan sesler gelince hemen kalktım. Odasına gittiğimde kabus gördüğünü anlamıştım.
"Sende bırakma beni.... hayır.... sakın." Bir kaç kez seslendim ve gözlerini açtı. Bana sarılıp başını omzuma koydu.
"Yaşıyorsun..."
"Sadece bir rüyaydı sakin ol bir su falan iç."
"Çok kötüydü... sende beni bırakıp gidiyordun." Tam şuan sarılıp seni asla bırakmayacağım demek çok isterdim lakin cesaretim yoktu.
"Ben sen istemediğin sürece seni bırakmam." Diyebildim.
"Şimdi de bırakmasana en azından ben uyuyana kadar yanımda kalsan belki çok çocukça bir istek oldu ama."
"Tamam kalırım uyu sen."
Bölüm Sonu
Sonraki bölüm ufaktan milli araya geçerim galiba bir iki bölüm sürer
Merih bu duygularını Beyza'ya tahmini ne zaman açıklar?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuş Misali (Tamamlandı)
FanfictionBıktım; hepsinden, her şeyden, zihniyetlerinden... Bunları fotoğraf albümümü incelerken söylüyordum. Sevdiğim şeyi yapacaktım birilerinin bana dayattığı şeyi değil. Özgürlüğümü alacağım ve uçacağım her ne kadar kanadı kırık olsam da kuş misali uçaca...