Beyza'dan
Merih'in omzuma ve boynuma kondurduğu öpücüklerle uyandım.
"Günaydın canımın içi. Biz şimdi nişanlı sayılırız dimi?" dediğinde başımı aşağı yukarı salladım.
"Güzel. Günaydın dünyalar güzeli nişanlım."
"Gün aymamış ki." dedim esneyerek. Aynadan kendime ve karnıma bakarken Merih arkamdan beni izliyordu.
"Kızın mı olsun isterdin oğlun mu?" dedim bir anda. Biraz duraksadı cevap verecek yine araya girdim.
"Gerçekten ne istediğini söyle klişe şeyleri değil." dedikten sonra yanına oturdum.
"Aslında oğlumuz ya da oğullarımız olursa onlara yetememekten, kötü davranmaktan, sesimi yükselttip kendimi tutamayıp vurmaktan korkuyorum. Bu zorlukları yaşamalarını istemiyorum çünkü zor olduğunu biliyorum. Kızım ya da kızlarımız olursa daha iyi davranabilirim diye düşünüyorum. Daha nazik, kibar falan. Bilmiyorum belki yanlış düşünüyorum ama bu demek değil ki oğlumuz ya da oğullarımız olursa sevmeyeceğim demek değil gerekirse psikolojik tedavi alırım. Tek korkum gereken ilgi ve sevgiyi verememek. Benim düşüncem bu sen ne düşünüyorsun güzelim?" dedi en sonunda gözlerini bana çevirerek.
Benim gibi gözlerinin dolduğunu gördüm. Aynı anda birbirimizin gözlerini silmek için hamlede bulunduk. Daha fazla ağlayasım geldi.
"Yavrum ağlama. Ben ağla diye mi anlattım?"
"Seni çok seviyorum. İyi ki karşıma çıktın sevgilim iyi ki. Sen çok iyi bir baba olacaksın ben buna inanıyorum. Sen dışarıdan sertsin sadece çok güzel bir kalbin var, sinirin saman alevi gibi. Hiçbir şüphen olmasın." dedim iyice boynuna sokularak.
"Hadi güzelim kahvaltımızı yapalım."
"Geliyorum birazdan." dedim. Merih odadan çıkınca tekrar başımı yastığa gömdüm.
Emrah'tan
Kendime bir el çantası ve bir valiz hazırladıktan sonra arabaya yerleştirip Duygu'yu almak için yola çıktım. Dün dediklerini düşünmüş ve bir sonuca varmıştım.
Kapıya dayanıp uzun uzun zile bastım. Kaç dakika bastım zile bilmiyorum sonunda kapı açıldı.
"Sabah sabah kapıya ne halt yemeye dayandın acaba!"
"Sana da günaydın Duygu, iyiyim sen nasılsın? Hadi hazır değil misin sen daha gidiyoruz."
"Her nereye gidiyorsan buyur yol! Ben bir yere gitmiyorum!" en azından inatlaşabiliyorduk bu da bir şeydi bence.
"Hadi ufaklık, git giyin gel yorma beni hadi."
"Sen anlamıyorsun galiba veya yaştan dolayı unutkanlık falan başladı. Ben seninle hiçbir yere gelmiyorum!" koltuğa oturup yastığı sinirle eline aldı.
"Duygu odana git ve giyin gel. Hadi canım hadi." dedim yanına oturarak. Aynı sinirle yastığı sıktı.
"Seninle şuradan şuraya gitmem!" ayağa kalkınca bende ayağa kalktım. "Hadi Emrah her nereye gidiyorsan buyur kapı!" dedi kapıyı işaret ederek.
Beklemediği bir anda kucağıma aldım. Söylenip omzuma vururken umursamayıp merdivene yöneldim.
"İndirsene beni ruh hastası!" yumrukları karşısında duraksadım. Gözlerine baktım.
"Peki seni indiriyorum ve odana gidip üzerini giyiniyorsun tamam mı?"
"Tamam falan değil! Beni indir sonra da defol!" dedi kulağımın dibinde bağırarak. Aklıma gelen şeyle pis pis sırıttım.
Ne düşündüğümü anlamak istercesine gözlerime baktı. "Yoksa 'adam öldürüyorlar diye bağırırım' "
Aynı senaryo daha öncede olmuştu. Ve Duygu dediğini yapmamıştı. Sırıtarak bir anda bırakıyor gibi yaptım. Çığlık atıp boynuma sarıldı.
"Bırak dediğini anımsıyorum ama boynuma yapıştın." dedim gülerek.
"Benimle eğlenmek hoşuna gidiyor anlıyorum ama sen gidip yaşıtlarınla takılsana." dediklerine kulak asmadan odasına kadar taşıdım.
"Yaşına rağmen iyisin he." dedi dalga geçer bir ses tonuyla. Ciddiyetimi bozmayınca yüzünü astı.
Yatağa bırakıp ellerimi iki yanına koydum. "Giyiniyor musun yoksa ben mi yardımcı olayım?" dedim ciddiyetle.
"Sende anlamama sorunu mu var? Gelmiyorum! Belki anlarsın bu şekilde insanları zorla bir yere götüremeyeceğini." başka bir planı olması ihtimali aklıma gelince kendimi kötü hissettim. O an ayağa kalkınca tam karşısına geçtim.
"Geçen hafta buluştuğun pezevenkle planın mı var?" dememle gözleri fal taşı gibi açıldı. Bir şey demesine izin vermeden devam ettim. "Beni sinir etme Duygu hazırlan." dedim korkutmak isteyerek ama pek korktuğu söylenilemez.
"Ne kadar istersen burada bekle ama ben G-E-L-M-İ-Y-O-R-U-M." dedi heceleyerek ve üstüme yürüdü.
"Ayrıca sen bana ufaklık diyorsun ama sen daha olgun değilsin. Ne istediğini bilmiyorsun, niye ve nasıl davrandığını bilmiyorsun. Şöyle mi böyle mi diye düşünüp durursan kaybedersin!" dedi çok haklıydı hemde çok.
"O zaman yapacağım şey seni çok mutlu etmeyecek fakat net ol diyen sensin." dedikten sonra dudaklarına yapıştım. Bu sefer kısa tuttum. Alnımı alnına yaslayacağım an beni itti.
"Ne yaptığını sanıyorsun! Sen beni her keyfin istediğinde öpemezsin. Bir bana sor bakalım ben istiyor muyum?" dedi sinirle. Sinirliyken daha güzel ve çekici oluyordu. Daha fazla sinir etmek için "Zaten sadece ben öpüyorum senin pek karşılık verdiğin söylenemez." dedim. Diyecek bir şey bulamayınca derin bir nefes aldım.
"Sen istedin net olmamı. Net oldum işte. Daha ne yapayım Duygu? Merih'in kardeşi, Burhan amca'nın kızı dedim. Çok dedim ama şurası dinlemiyor." dedim elini tutup kalbime götürerek.
Duygu'nun gözlerinin dolduğunu gördüm. Ama alaycı bir gülüşle gülüp yüzüme baktı. "Benimle daha fazla oynama Emrah 'abiciğim' hadi çık da giyineyim." dediğinde kırgınlıkla baktım gözlerine.
"Ben sana aşığım diyorum sen bana 'abi' diyorsun. Net olması gereken belkide sensin Duygu. Arabada bekliyorum." dedim ve kapıyı çarpıp çıktım.
Bölüm Sonu
Emrah sonunda duygularını itiraf etti. Duygu sizce ciddi mi yoksa süründürmek mi istiyor?
Görüş, istek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuş Misali (Tamamlandı)
FanfictionBıktım; hepsinden, her şeyden, zihniyetlerinden... Bunları fotoğraf albümümü incelerken söylüyordum. Sevdiğim şeyi yapacaktım birilerinin bana dayattığı şeyi değil. Özgürlüğümü alacağım ve uçacağım her ne kadar kanadı kırık olsam da kuş misali uçaca...