Beyza'dan
Üzerime eğilirken telefonu inatla çalınca sinirle telefonu açtı.
"Benim seninle olan işim bitti diye hatırlıyorum Esra!"
Esra? O da mı bu oyunun içindeydi? Merihe duyguları olduğu açıktı ama bu kadarı aşk değil saplantı!
"Ne evrağı? Başına bir iş almadan siktir git bir işi beceremedin zaten. Evrakları birisiyle gönderirim bakacağım." dedikten sonra küfür ederek telefonunu kapattı. Üzerine kıyafetlerini giydi.
Odadan çıkacakken bana döndü. "Öyle bakma bebeğim endişelenme ben işimi yarım bırakmam. Soluk molası diyelim." yüzündeki iğrenç sırıtışla odadan çıktı.
Bu benim için köprüden önceki son çıkıştı. Ellerimi bir şekilde kurtarmam gerekiyordu. Sağ elim zaten çok acıyorken çekiştirdikçe daha fazla canım yanıyordu.
Ellerimi çekiştirmeye devam ederken yabancı bir ağrı ok gibi bedenime saplandı. "Hayır... lütfen hayır." bebeklerimi kaybetmek istemiyordum.
Yukarıdan sesler geliyordu ama şu durumda onlara kulak kabartamıyordum. Birkaç dakika geçmeden kapı açıldı ve yabancı bir kadın girdi.
Ellerimi çözmek için yöneldi. "Sen kimsin?" dediğimde yüzüme bakmadan ellerimi çözdü. "Ariana."
Çantasından hırka çıkarıp bana giydirdi. Ariana beni ayağa kaldırmak isterken Uzay odaya girdi ve beni kucağına aldı.
"Beyza bir şey söyle kardeşim lütfen bir şey söyle."
"Uzay... bebeklerim ölmesin." Uzay bir şey söyleyecekken gözlerim o adamı öldüresiye döven Merihe takıldı.
"Oğlum bırak öldürecek misin adamı?!"
"Evet öldüreceğim kardeşim oldu mu?" Emrah ve Merih laf dalaşı ederken önce duvarda sonra Merih'in üzerinde kırmızı bir ışık gözüme çarptı.
Emrah, Merih'in üzerine atlayıp kenara çekmişti eş zamanlı olarak silah patladı.
Kim vuruldu veya birisine bir şey oldu mu bilmiyorum çünkü sonrası benim için bir karanlıktan ibaretti.
Merih'ten (hastane)
Bir iki saattir öylece bekliyorduk. Sessizliği Emrah bozdu.
"Ulan bir kendinize gelin. Cenazeniz var gibisiniz. Allah'ın izniyle Beyza ve bebekler sağ salim olacak. Bir silkelenin kendinize gelin. Uzay! Merih! Kime diyorum ben hadi."
"Çok kötüydü lan. Bebeklerim ölmesin dedi en son. Sesi o hali gözümün önünden gitmiyor."
"Uzay bir kalk elini yüzünü yıka gel." Uzay bir şey demeden yanımızdan ayrıldı.
"Merih sende kendine gel kardeşim. Toparlan biraz."
"Nasıl toparlanayım? Her şey benim yüzümden. İki dakikada kurduğum küçük bir plan geri dönüşü olmayan şeylere sebep olabilir."
Beyza'm gözlerini açtığında gitmemi, beni istemediğini söylerse diyecek bir çift lafım yoktu.
Emrah yanıma oturdu destek vermek istercesine elini omzuma attığında bende elimi omzuna götürdüm.
Elimde hafif bir ıslaklık hissedince elime baktım. "Kardeşim omzuna bir baktır istersen."
"Sıyırmış gitmiş işte farkında bile değildim."
"Olsun mikrop falan kapar."
Bunun kavgasını yaparken doktor çıktı, hemen ayaklandım. Uzay da yanımıza geldi.
Doktor seri sekilde İtalyanca konuştuğu için bir yerden sonrasını anlamamıştım. Emrah ve Uzay bir şeyler sormuştu. Yüz ifadelerin donukluğundan ters bir şey olduğunu anlamıştım.
Doktor gidince ikisine döndüm. "Söylesenize lan hadi. İyi olduklarını söyleyin hadi!"
"Kardeşim bir Beyza'nın yanına girelim. Uyanırsa gözü seni arar." başımla onayladım onu. Odaya girdikten sonra Emrah'a döndüm.
"Beyza iyi uyanacak çok şükür."
"Bebekler? Onlar da iyi desene. Emrah, Uzay bir şey söyleyin oğlum!"
Emrah'tan
Söylemeye dilim varamazken Uzay sertçe aramıza girdi.
"Ben söyleyeyim! Senin yüzünden öldüler o şerefsiz herif Beyza'ya tecavüz etmiş hepsi senin yüzünden!"
"Uzay tamam." dedim aralarına girerek. Merih tek bir şey demeden olduğu yere çöktü.
"Hayır..." bu kısık ses Beyza'ya aitti. Üçümüzde ona döndük. Merih yanına gidip yüzünü avuçladı.
"Bu da geçecek güzelim o şerefsizi yaşatmayacağım söz veriyorum. Çok özür dilerim çok özür dilerim."
Beyza su isteyince gözlerimi silip su uzattım. Oturduğu yerde dikleşti ve Merih'in yardımıyla bir kaç yudum aldı.
"Bana dokunmadı." dedi ağlayarak.
"Güzelim sakin."
"Doğruyu söylüyorum bana dokunmadı. Bana inanın."
Üçümüze baktı uzun uzun. Bu olayın psikolojik etkileri, yaraları çok ağır olacaktı. Ağır bir sınavdan geçiyorduk.
"BANA İNANMAK ZORUNDASINIZ! BANA DOKUNMADI! YEMİN EDİYORUM BANA DOKUNMADI!"
Merih'ten
Omuzlarından bastırıp kalkmasına izin vermedim. Gözlerini sildim.
"Merih yemin ediyorum bana dokunmadı. Yapacaktı ama olmadı."
"Ağlama güzelim ağlama... sen yanımdasın, benimlesin bu bana yeter."
"Uzay sen bana inanıyorsun dimi? Bana inanmak zorundasınız lütfen."
"Ben hemşireyi çağırıyorum bir sakinleştirici falan yapar belki." dedi Uzay ve odadan çıktı. Emrah da peşinden çıktı.
"Özür dilerim... çok özür dilerim."
"Merih ben doğruyu söylüyo-" Lafını hasret kaldığım dudaklarına küçük bir öpücük bırakarak kestim.
"Yorma kendini güzelim. Ağlama artık."
"Ben bir daha anne olamayacağım. Ama yemin ederim bana dokunmadı, yapacaktı az kalsın ama olmadı."
"Her şeyin bir rüya olmasını o kadar istiyorum ki. Ama malesef güzelim bu da bizim sınavımız."
"Merih yalnız kalmak istiyorum biraz."
"Seni bu halde yalnız bırakmam."
"Lütfen."
"Hemen kapının önünde olacağım." alnına bir öpücük kondurup odadan çıktım.
Emrah'tan
Tişörtümü giymeye çalışırken Duygu yanıma geldi.
"Sen iyi misin? Noldu?"
"İyiyim sıyırdı sadece." tişörtü kafamdan geçirmeye çalışırken Duygu tişörtü elimden aldı.
"Boyun kısmını keselim biraz rahat et."
Hemşireden kesici alet isteyip tişörtün yakasını açtı biraz. Ben elinden alacakken kendisi giymeme yardımcı oldu.
"Teşekkür ederim."
"Ne demek. Yengem nasıl? Bebekler iyi mi?"
"Beyza da kalıcı bir şey yok ama bebekleri kaybettik."
"Nasıl ya? Bu nasıl bir sınavdır Allah'ım!" ağlamaya başlayınca elimi omzuna koydum. Sağlam omzuma başını yasladı.
"Geçecek bu da geçecek inşallah."
"Çok zor olacak."
Bölüm Sonu
Görüş, düşünce, istek ☺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuş Misali (Tamamlandı)
FanfictionBıktım; hepsinden, her şeyden, zihniyetlerinden... Bunları fotoğraf albümümü incelerken söylüyordum. Sevdiğim şeyi yapacaktım birilerinin bana dayattığı şeyi değil. Özgürlüğümü alacağım ve uçacağım her ne kadar kanadı kırık olsam da kuş misali uçaca...