Bölüm 21 -Haber-

667 40 20
                                    

Beyza'dan

Gözlerimi telefon titreşimi yüzünden açtım. Ama kalkamadım nasıl olduğunu anlamadığım şekilde Merihin üstündeydim ve belimden tek eliyle olmasına rağmen sıkıca tutuyordu.

Cebinden zorda olsa telefonunu çıkardım. Kim olduğuna bakmadan sesini kıstım. Kalkmak için kıpırdandım ama nafile.

"Kıpırdanmaya devam edersen çok kötü şeyler olacak söylemedi deme yavrum." Merihin mırıldanmaları yüzünden utançtan yerin dibine girdim. Elini saçlarıma attı karıştırmaya başladı.

"Merih bırak kalkayım. Uzay kim bilir ne halde."

"Boşver şimdi sen onu." Dudaklarıma baktığında kendimi yan tarafa attım, sonra da ayağa kalktım.

"Telefonun çalmıştı kim olduğunu bilmiyorum sen ona dön ben aşağı iniyorum."

"Kaçın bakalım Aleda Hanım nereye kadar kaçacaksınız." Gülerek dışarı çıktım. Uzay salonda sızdığı gibi yatıyordu.

"Uzi kalk. Bak kalkmazsan edeceğimi biliyorum." Tek bir tepki bile vermeyince dolaptan acılı ketçapı çıkardım.

"Uzay kalk yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim." Yine ses vermeyince yüzüne ketçap sıkıp gözleri ve ağzı hariç her yerine dağıttım. Avuç içlerine de ketçap sıktım. O sırada Merih aşağı indi.

"Ben çıkıyorum sevgilim."

"Tamam, ama biliyorsun konuşmamız gereken bir konu var onu konuşalım akşam tamam mı?"

"Ben onu kapattık sanıyordum."

"Kapanmadı Merih, sadece küçük bir zaman  aşımına uğradı. Neyse sen geç kalkma dikkat et kendine."

"Cezamız neymiş çekeceğiz anlaşılan."

"Akşam konuşacağız dedim." Gözlerine baktım. Pişman olduğunu o gün anlamıştım ama yine de konuşmamız gerekiyordu.

"Çıkıyorum ben." Dediğinde başımı salladım. Gidecekken geri döndü, sırtımı duvara yaslayıp dudaklarıma kapandı.

"Öhöm öhöm, olan var olmayan var arkadaşlar." Uzay yüzündeki ketçaplar ile bize bakıyordu.

"Sen yüzünün haline bak önce." Dedim gülerek. Elini yüzüne götürdü ketçapı fark edince gözlerini devirip baktı. Kahkahayı bastık.

Uzay elini yüzünü yıkamaya gitti. Merihi uğurladıktan sonra etrafı temizlemeye giriştim. Mutfağın temizliğini bitirmek üzereydim ki kapı çaldı.

Ellerimi temizleyip kapıya koştum. Kapıda takım elbiseli bir adam vardı. Portmantodan biber gazı alıp avucumun içinde saklamaya çalıştım.

"Siz kimsiniz?"

"Savaş Bey gönderdi beni size bir mesajı var."

"Değil yüzünü görmek, sesini duymak bile istemiyorum."

"Aleda Hanım, zorluk çıkartmayın."

"Çıkartırsam nolur?"

"Aleda, aşk olsun babanı bir evine sığdıramıyor musun?" Arabadan inip kapıya doğru yürüdü.

"Sen benim babam değilsin! Bunu kabul etmek zoruna gidiyor olabilir ama sen benim hiç bir şeyim değilsin!"

"Fazla inatçısın kızım ama bak benden küçük bir uyarı, annen gibi başına iş açmasın bu inadın." Nefesi leş gibi kokuyordu. İğrenerek geriye çekildim.

"Benden ne istiyorsun? Benden daha ne istiyorsun! Çocukluğumu aldın benden, annemi çaldın benden, öz babamdan  ayrı tuttun beni. Ya sen daha ne istiyorsun!"

Kuş Misali  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin