55☇ATEŞ

28 4 0
                                    

● 

O kağıdın üzerinde yazılanlar sanki gerçek değilmiş gibi elimle hissetmek için karıncalanıyordu. Elime aldığımda sanki yazılanlar yanlış olacakmış gibi his vardı. Daha fazla sabredemeden Coetus'un elinden not kağıdını bir hışımla çektim. Yoksa Coetus o şokla kağıdı bana vermemeyi umuyordu. Belki bir ipucu bulmak, şaka olduğunu kanıtlayacak bir ibareye rastlamak, en önemlisi üzerimize alınmayacak bir detay bulmalıydım. Hemen kağıdın arkasını çevirdim ancak keçeli kalemle yazılmasından sebep mürekkebi arkaya dağılmış görüntüden hiçbir şey yoktu. Ve tersten okunduğunda da hiçbir anlam ifade etmiyordu.

"Bu ne böyle?" derken bu sefer de kağıdı güneş ışığının altına tutarak dikkatle yazılanları içimden okudum. "Buraya bizden başka birileri de mi geldi?" Asla üzerimize alınmıyorduk. Zaten başı belada olan bizler değildik, nasılsa babası gibi psikopat bir adam peşimize takılmamıştı(!)

Coetus'a döndüğümde eli ağzında, bir şeyleri kavrama ibaresi olan yüzü düşünceli ve sert ifadeyle birlikte bir o yana bir bu yana zik zak çiziyordu. Benim konuşmamla bakışları kısaca bana dönerken kağıdı yerden aldığımız noktaya gözlerini dikti. "Bu kadar hayalperest olma. Bana yazıldığı çok belli."

"Ne biliyorsun?" diye kaşlarımı çattım. "Burası halka açık bir köşk farkındaysan. Bizim gibi kaç meraklı insan buraya girip çıkıyordur, biliyor musun?" Çok normalmiş gibi savunmamı yapmıştım birde.

Coetus anında durup kollarını iki yana açtı ve sinirle bana baktı. "Ve hala aptalca fikrini devam ettiriyorsun." Beni küçümsemesi zoruma gitse de çok sinirliydi. Ellerini gelişigüzel hiddetle salladı. "Acaba kaç meraklı insanın başında bela vardır? Ya da dur! Kaç meraklı insan ebeveyni tarafından kafaya takılmış bir şekildedir?"

Ben onu kafayı takma değilde öldürmek istiyor derdim.

Coetus çok fazla hiddetlendiğini fark edince gerginliğini azaltmak için derin bir nefes çekerek sakinleşmeye çalıştı. "Saçma teorilerin bittiyse bu yazdığının ne anlama geldiğini bulalım."

Evet, saçma teorilerim. Kağıtta yazan gizli özne babası olduğunu çok benimsemişti ve sanki bilerek gücünü göstermek ister gibi sevgili kızım yazdırmıştı. Bu ne genişlikti? Kendi kanından olan bir insanı neden öldürmek isterdi ki? Öldürmek fiilini bu kadar nasıl indirgemiş olabilirdi? Bu denli nasıl düşman kesilebilirdi? Ve şu Coetus'un bileğini kesme sonrasında her hamlesinden daha da kötüleşebileceği için bu sefer cidden korkmak gerekiyordu.

İçimden Coetus'un babasına derinden küfrederken Coetus kelimelerin tek tek analizini yapmak istiyormuş gibi inceliyordu. Öyleki işin boyutunu ilerletip etimolojisine kadar ilerleyecek sanmıştım.

"Şimdi sakin olalım ve bir sonraki hareketine karşı hazırlıklı olalım." derken Coetus kendini teskin eder gibi konuşuyordu. Bu sefer kafasını yukarıya kaldırarak düşünmeye başladı. O sıra bende elinden kağıdı aldım ve kısık sesle mırıldandım.

"Seninle eşit olduğunu düşündüğüm rakibine hoş geldin de sevgili kızım." Biraz düşündükten sonra bende fikirlerimi sıraladım. "Bunu babanın yazdığını kabul ediyoruz. Peki seninle eşit olduğunu düşündüğüm rakip derken fiziki düşünerek yazdığını sanmıyorum. Çünkü kat be kat kaslı ve güçlü biri gelse onu güçlerinle yenebileceğini bilir. Geriye aklıma gelen tek şey senin karşı ruhundan ve seninle aynı gücü olan birisinden bahsediyor olmalı?"

Coetus'ta böyle düşünüyor olmalı ki yüzünü buruşturdu, bu hareketi bana eğer doğruysa hiç iyi olmadığının habercisiydi.

"Şu kötü ruhlar senin gücünden sahip olabilir mi?" dedim belki de boşuna kendimize evham yapıyorduk. "Ve olsa bile bu dünyaya senin gibi gelebilirler mi?"

Ölü BedenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin