4☇GÖZYAŞI

208 79 3
                                    

●

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Merakım; her geçen gün daha da azalması gerekirken daha fazla merakla doluyordum. O kızı gördükten sonra merakım gider diye düşünürken koca bir yalandı. Asıl Coetus'la her karşılaştığımda arkasında bana bıraktığı tek şey merak oluyor; daha fazla şaşırmama neden oluyordu. Bu da benim duygularıma yardımcı olmuyor, aksine duygularımı daha da çok kördüğüm haline getiriyordu. Tabi kördüğümü çözebilecek tek insan yine Coetus'tu. Yine kendi sorunumun çözümü o kıza çıkıyordu.

Bunu nasıl çözeceğime bile bilmiyordum, çözebilecek ihtimali kendi kendime çözebileceğime bile inanmıyordum. Bu aynı altı yaşındaki bir çocuğun ebeveynlerine 'ben nasıl oldum?' sorusuna cevap verememesi gibi bir şeydi.

Benimle alakalı ama cevap veremiyordum işte.

Bizim sınıfta olması beni sevindirirken okula sık sık gelmemesi nedeniyle hevesim kursağımda kalmıştı. Halbuki bizim sınıfta olduğu için pek çok alanda benim için avantaja çevirebileceğimi düşünüyordum; lakin Coetus yine bana hayali bir tekme atarak kalmıştım oturduğum yerde.

Coetus okula sık sık gelmiyordu. Sorunda buydu işte. Yüzünü göremiyordum. Geldiğinde ise birkaç derse giriyor, hemen gidiyordu. Bir öğrenci olarak devamsızlık hakkını düşünmemesi beni şaşırtmıştı. Gerçi artık lise son sınıf olduğumuz için idareciler devamsızlık konusunda bize yardımcı oluyordu.

Sınıfa geldiği zaman hoca girdikten sonra giriyor; çıkarken de hocanın dersi bitirir bitirmez hemen çıkıyor, bazen hocanın dersi bitirmesini bile beklemiyordu. Bu daha çok bana birisinden kaçtığı izlenimi vermişti. Ya da ben yanlış yorumluyor da olabilirim. Mesela sınıftakilerle muhatap olmamak içinde olabilir. Ama hangi kız, arkadaşlık kurmak istemez ki? Heleki bir liseliysen. Bir insan her şeyiyle kendini diğer insanlardan ayırabilir mi? Söz konusu Coetus olunca her şey mümkün oluyordu. Ve okulda benden başka birisiyle muhabbet ettiğini görmemiştim.

Yine hocanın sınıftan çıkmadığı ama hoca dersi bitirdiği için her zaman ki gibi hemen sınıftan çıkan Coetus'un, telefonu masanın üzerinde unutması ya da bırakmasıyla beynimde tilkiler dönmeye başladı. On ikinci sınıf olduğumuz için telefonları kutuya koymuyorduk, ders saati hariç telefona bakmak serbestti. 

Ama bir yandan da özgüvenim yerinde olmadığı için telefonu alıp almamakla karasız kalmıştım. Çünkü o telefon bir kızın eşyasıydı ve izinsiz almak çok büyük yanlışlıktı.  Ailemden böyle öğrendim ben. İnsanların özeline saygı duymamız gerekirdi ve Coetus'un özel eşyasıydı. Ailemden bu zamana kadar terbiye almış olarak çok kararsız kaldım. Ama eğer bunu yapmazsam içimde çok büyük ukde kalacaktı.

İçimden anne ve babama binlerce kez özür dileyerek ve bu zamana kadar olan terbiyelerini bir kenara bırakıp Coetus'un telefonunu aldım. Bu çalmak değildi; sadece küçük bir şey için faydalanacaktım. Evet! Kendimi içimden böyle teskin ediyordum. Ama içimdeki vicdan azabını önleyemedim.

Ölü BedenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin