22☇KAN

104 37 0
                                    

●

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ben doğru olanını yapmıştım.

Bir insanı öldürmekten kurtarmış, Coetus'un katil olmasını da engellemiştim. Ne kadar sebebini bilmesem de doğru yaptığımı düşünüyordum. Bir insanın canı pazardan satılmıyordu ya da öldürdükten sonra kolayca geri kazanılmıyordu. Evet Cankut, sen çok doğru olanını yaptın. Cinayet işlenmesine engel oldun.

Peki bir cinayet işlemek, katil olmak Coetus için bu kadar basit miydi? Ben orada olmasaydım gözü kapalı öldürecekti ve onu kesinlikle engelleyecek kimse yoktu. Katil kelimesi bu kadar basit olmamalıydı. Tamam Coetus bu zamana kadar tanıdığım gözü kara, kararlı bir insandı ama katil olacak gibi değildi.

Gözüme gerçekten bir cinayeti engelleyememiş ve Coetus bıçağı yabancıya sapladığı zihnimde canlandı. Çocuk yerde yatmış can çekişirken bıçak saplanan yerden oluk oluk kan akıyor, küçük bir kan gölü oluşuyordu. O yabancı kişi ölmüşken Coetus zaferle elinde kanlı bıçakla sırıtıyordu. Hatta daha çok hırsının almak istiyormuş gibi birkaç kez daha saplıyordu. Düşüncesi bile mide bulandırıcıydı. Öyle ki midemdekilerin ağzıma geldi ve öğürdüm ama istifra etmemek için kendimi zor tutup derin nefes almaya başladım. Muhtemelen ben olmasam olay böyle gerçekleşecekti. Ama kendimi sakinleştirdim. Sorun yoktu. Olayı bitirmiştim ama ya ben olmadığım bir zamansa... Aman Allah'ım! Bu gidişle Coetus'u yalnız bırakmamak gerekiyordu.

İğrençti. Ben kanlı, bıçaklı korku filmleri izlemeyen Cankut, bunu gerçek hayatta gözlerimle görseydim ömür boyu kimse psikolojimi yerine getiremezdi.

Ben doğru bir şey yapmıştım. Sonuçta bir cinayeti engellemiş oldum ama neden bu yaptığım doğru değilmiş gibi geliyordu? Neden Coetus bana kızgınca bakıyordu?

Ona yardım ettiğimin farkında değil miydi? Başının belaya girmemesi için uğraştığımı görmüyor muydu?

Ama bu dediklerimin hiçbiri Coetus anlamamış gibi gözüküyordu. Çünkü üzerime doğru hızla ve gözlerinde o sinirli ifadeyle geliyordu. O yabancı çocuğun kaçması yaklaşık otuz saniye anca olmuştur.

Coetus bana doğru mu geliyordu yoksa çocuğun peşinden gitmeye mi anlayamamıştım. Benim üzerime doğru geliyordu ama kapının orada duruyordum. Belki de çıkmak için geliyordu.

Ve düşündüğüm gibi oldu. Benim için değil, tekrar o yabancının peşinden gitmek içindi. Yine elinde eksik etmediği o süslü bıçağı ile.

Coetus'u durdurmak için hemen önüne atladım.

"Coetus, dur! Sorun neyse polisler..." diyerek durdurmak istemiştim ama ona hiç etkili olmadı. Önüne atlamak bile ise yaramamış, bilerek omzuma sertçe çarparak geçmişti. Bu 'beni engelleyemezsin' demek istiyordu. Eğer durupta beni dinleseydi sorunu her neyse polislerin çözebileceğini, oraya gitmemiz gerektiğini söyleyecektim ama lafımı tamamlayamadan yine bildiğini okumuştu. Ne zannediyordu kendini? Öldürüp gittikten sonra rahatça dolaşabileceğini, kimse peşine düşmeyeceğini zannediyorsa çok yanılıyordu. Ama... Ya gerçekten Coetus yoksa? Bunları bile daha çok düşünemeden Coetus'a odaklandım.

Ölü BedenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin