45☇BERRA

41 3 0
                                    

"Paralel evrene inanıyor musunuz?" dedim direkt doktora sorarak. Tabii ki doktor bu soruyu sorduğuma şaşırmıştı. Çünkü kesinlikle doktorun odasına geldiğimde ilk soracağım soru bu olmamalıydı. Kısmen doktora göre. "Ya da öldükten sonra bir hayatınız olduğuna?"

Doktor hala bana garip garip bakıyordu. Kesinlikle bu soruları sorarak hayatımda ne gibi etkileyeceğini tartıyor gibi bakıyordu. Doktorun düşünceleri çok fazla etki etmezdi, sadece bu konu hakkındaki inanışını merak ediyordum. Çünkü Coetus'un anlattıklarından sonra kafamı kurcalayan bir kavram olmuştu artık.

Sonunda doktor yanıt vermesini akıl edebilmiş gibi ağzını açtı ama maalesef benim istediğim bu değildi. "Bu sorularına yanıt vermeden önce başka bir şey demek istiyorum." dedi ve benden kısa bir süre istediği için elini 'bir dakika' şeklinde cevap verdi.

Doktor tekerlekli sandalyesinde geriye gitti ve masanın altına eğilerek bir şey yaptı. Ben ne yaptığını göremediğim için sadece gözlem yaparak ne yapabileceğini düşünüyordum. En sonunda ayağa kalktı, kendisiyle değil, avucunun içindeki pastayla beraber ayağa kalkarak benim olduğum yere doğru yürümeye başladı.

Bu sefer duygular tam tersine dönmüştü. Ben şaşkınlık yaşarken doktor halinden gayet memnun bir şekilde bana bakıyordu.

Küçük pastanın ortasına diktiği mumu yakmış, yürürken hafif esintiyi yüzünden ateş sönmemesi için sağ eliyle rüzgarı siper ediyordu. En sonunda doktor yanıma geldi ve önümdeki masaya koydu.

"Geçmiş doğum günün kutlu olsun!" dedi doktor mutlulukla. Ben ise hala şaşkınlığımı atamamanın yanı sıra doğum günümü nereden bildiğini, nereden kafasına estiğini sorguluyordum. "Dün doğum günün olduğunu biliyorum, dosyanda yazıyor."

Sanki nereden bildiğini sormuşum gibi cevap vermesiyle anladım. Doktora minnetle gülümsedim.

"Çok teşekkür ederim. Ne gerek vardı bu kadar zahmete?" dedim biraz mahcupça. "Kuru bir şekilde kutlasanızda aynı tepkiyi verirdim."

"Bak, sende dedin; kuru bir şekilde." dedi doktor dediklerimi takmadan. "Hadi ama! Hem bu doğum günü senin için çok önemli olmalı. Artık on sekiz yaşındasın, yasal olarak özgür bir bireysin. Tabii ki bunu kutlamamız gerekiyordu."

Evet artık on sekiz olmuştum ama dünkü olaylar yüzünden benim için basit bir günmüş gibi hissettirmişti.

Doktorun bu çılgın hareketlerini kabullenip bende ona ayak uydurmaya çalıştım. "Hadi, üfle artık şu mumu. Eriyip pastanın üzerine düşecekler."

Doktorun bunu demesiyle önümde duran tek kişilik pastaya bakma fırsatım olmuştu. Klasik, yuvarlak bir pastaydı, üstünde çikolata parçacıkları vardı. Ortasına diktiği tek mum da uzun süre yandığı için yarısına inmişti. Daha fazla beklemeden direkt üfledim. Üflemeden önce bu sefer dilek dilemedim. Çünkü diyeceğim dilek dünkü arkadaşlarımın aldığı pastada dilediğim dilekle aynı olacaktı. Ama artık böyle bir şeyin olmayacağının bilincinde olarak hiçbir şey dilemedim. Cidden dünden bu güne kadar fazlaca değişikliğe uğramıştım.

Ateş söndükten sonra doktor bana alkış tuttu. "Umarım her yaş günün mutlulukla geçer."

Doktora tebessüm ederek yanıt verirken içimden bundan sonra artık çok zor diye geçiriyordum. Kendine gel Cankut! Şimdi sırası değil. Doktor seni düşünerek doğum gününü kutladı. Mahvetmeye gerek yok. Dünkü partim için gelen arkadaşlarımın da bir suçu yoktu ama onları istemsiz şekilde ben mahvetmiştim.

Ölü BedenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin