19☇İZ

114 31 0
                                    

Hayatım çok sıradan geçiyor dediğim gün keşke birisi gelse ağzıma gelişine kürekle vursaydı, ya da dilime eşek arıları soksaysıda o lafların hiçbirini demeseydim. Çünkü artık hayatım sıradan kelimesinin tam zıttı olaysız bir gün geçmiyordu. Her gün ama her gün illa bir şeyleri çekiyordum.

Ve bugün kendime macera olarak çektiğim şey ise psikiyatriye gitmekti. Artık kaçışım yoktu ve kendimde bazı şeyleri kabullenmiştim. Ama bazı akıl mantığıma uymayan şeyler vardı. Bu konular daha çok kafamı kurcalıyordu. Kafamı bunları düşünmemek için sağa sola sallayıp kendimi silkeledim. Elbet her şeyin düşünme sırası vardı ama şuan değildi. Zaten yeteri kadar psikiyatride beynim yorulacaktı.

Anneme psikiyatriye gitmeye kabul ettikten sonra hemen cebindeki pembe not kağıdını bana uzatmıştı. Bunun başka bir şey olduğunu içten çok dilesemde elime aldığımda ise bunun gideceğim psikiyatri doktorunun adı, soyadı ve randevu saatinin yazılı olduğu bir kağıt olduğunu öğrendim. Annem zaten çoktan her şeyi ayarlamıştı. Geriye bana uymak düşüyordu ama daha sonradan öğrendiğim kadarıyla hastanede benimle ilgilenen doktorun randevuyu verdiği ortaya çıktı. Ethem ve Rana doktora kısaca başıma gelen şeyleri özetle anlattığı zaman doktorun aklına gelen ilk şey psikiyatri servisine görünmesi iyi olacağı. Bu yüzden ailemin beni ikna edeceğini inandığı için doktor aynı hastaneden çoktan psikiyatri doktorunu ve randevuyu ayarlamıştı. Tek geriye kalan şey ise benden habersiz çizilen planlara karşı göstermeden uymak. Benim için sorun değildi. Bende kabullenmiştim. İşte o kafe gününden sonra. Tek pişmanlığım ise ailemin, Ethem ve Rana'nın açıkça onun olmadığını belli ederken onlara inanmamak hatta yalancılıkla suçlamamdı. Belkide baştan onların sözünü dinlesem olaylar bu kadar çok ilerlemeden bitirebilirdim. Tabi yinede benim için iz bırakır mıydı? Evet, bırakırdı ama kısa yolun bıraktığı iz, ilerlenmiş yolun bırakacağı iz kadar fazla olmazdı. İşte şu an bendeki ilerlenmiş yolun bıraktığı derin izdi.

Düşünce bulutlarımın arasından hemen sıyrıldım ve hemen şimdiki durumuma döndüm. Yine aynı hastanenin yine aynı kokusunu soluyordum. Bir hastane köşesinin beklemek için koyulan koltuklardan birinde gideceğim doktorun odasının önünde oturuyordum. Tam karşımda doktorun odası bulunurken kapının yanında adı yazıyordu. Psikiyatri Doktoru Kadir ÇELİK. Belki de tek seansta bitireceğim, sadece tek deneyimlik bir görüşme olacaktı ya da bundan sonra birbirimizi sürekli olarak ve devamlı hastası olan bir görüşme olacaktı.

Randevu saatim ikiyi çeyrek geçe idi. Randevumun hafta içi olması on ikinci sınıf olduğum için sorun teşkil etmiyordu. Normalde yok yazılabilirdim ama on ikinci sınıf olduğumuz için devamsızlık konusunda tolerans gösteriyordular. Tabi başka bir sebep için tolerans gösteriyordular ama benim şu an için test çözme gibi işlemi gerçekleştiremezdim. Ben yarım saat ne olur ne olmaz diye erken geldiğim için kablosuz JBL kulaklığımla vakit öldürmek için müzik dinliyordum. Zaten oda karşımdaydı, sıramı kaybetme ihtimali olmazdı. Kaldı ki randevu alan fazla kalabalıklık yoktu, benden sonra televizyon ekranında yazılan isimlere göre sadece beş hasta vardı. 

Doktor bir ara odasından apar topar çıktığı için artık hasta almayı bıraktığını zannetsemde işin aslı öyle değilmiş, yani benim anladığım kadarıyla. Çünkü odadan çıkarken kulağında telefonla konuşarak çıkıyordu. Koridor boyunca ve sesi gidene kadar -ki kalabalık koridor olmadığı için uzun süre sesi duyulmuştu- konuşmasını dinlemiştim. Konuşmasından anladığım kadarıyla her gün saat üç randevusu bu hastanede yatan ve korkunç bir trafik kazasından dolayı bir bacağını kaybeden genç kızla görüşme yaptığını anlamıştım. Ayakları yere basamadığı için daha fazla psikolojisi bozulmamasını istediği ve daha yeni bu olayın yaşandığı travmayı atlatamadığı için kızın bizzat yanına gidip görüşme yaptığını telefondaki konuşmasıyla çıkarmıştım.

Ölü BedenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin