48☇BABA

47 4 0
                                    

Odaklanamıyordum.

Biz yine aynı fakat başka zaman diliminde olan bir maceranın ve tehlikenin içinde olsakta sanki beynim bu işin farkına varamamış gibi bana hiçbir sinyal vermiyordu. Daha doğrusu buna sebebiyet veren kişi bendim.

Çünkü aklım hala Coetus'la az kalsın gerçekleşecek olan öpüşmemizdi.

Az kalsın diyorum, benim asla öyle bir niyetim asla yoktu ama o adam gelmese kesinlikle Coetus'un tek emeli oymuş gibiydi. Öpüşme kelimesini söylerken bile ter atıyordum. İçimden tarifsiz bir ürperti oluşuyordu. Bu benim için iyi yönde değildi. Sevinçten olan bir ürperti değildi. Hiç beklemediğim ve asla düşüncesini kafamda bile kurmadığım bir şeydi.

Coetus bu düşünceye nasıl kapılmıştı, bilmem. Yoksa bana karşı hisleri değişmiş miydi? Ama umut edecek bir şey yapmadığımı düşünüyordum. Ona her zaman arkadaşı, sırdaşı ya da dost olarak göstermeye çalışmıştım.

Bu olasılığın asla olmamasını diledim. Çünkü ben Coetus'u asla o gözle bakmıyordum. Rana'ya nasıl yaklaşıyorsam Coetus'ta benim için öyleydi ve Coetus'un eğer bana karşı hisleri değişmişse onunla ciddi konuşma yapmam gerekiyordu. Kalp kırmadan ve aramızdaki ilişkiye zarar vermeden bunu nasıl yapacaktım ki? İlla ki aramızdaki bağ çıtırdayacaktı.

Coetus'la daha yeni aramızda güven bağı oluşmuşken ve ilerletmiş iken bu çok kötü olmuştu. Şimdi Coetus'a ben senin gibi hissetmiyorum dersen aramızdaki ilişki de sallantıda olacaktı ve beni artık yanında istemeyebilirdi. Kendi başına görevini tamamlamaya çalışacaktı.

Ben bu düşüncelerle boğuşurken Coetus'un isyan dolu sesini anca kavrayabilmiştim.

"Cankut!" dedi tıslar gibi sesiyle. Koşmak için tetikte bekliyordu. "Hadi! Ne duruyorsun? Koşsana."

Bunu dedikten sonra Coetus işi riske atmak istemediği için bileğimden tuttuğu gibi beni peşinden sürüklemeye başladı. Bana kâl geldiğini fark ettiği için yine peşinden koşmayacağımı düşünüyordu. Tabii artık gerçek dünyaya döndüğüm ve Coetus'a ayak uydurmak gerektiği için ayaklarımı harekete geçirmiştim. Yoksa benim bu sokaktan anca delik deşik olmuş bedenim çıkabilirdi.

Bu adam olduğuna göre kesin yalnız gelmemişti, yine yanında dört- beş adam getirmiştir. Geçen yaşadıklarımızdan sonra kesin o diğer adamlarda önümüze çıkıp yolumuzu kesecekti. Artık deneyim kazanmıştım, ne kadar kötü bir deneyim de olsa.

Artık sokağa çıktığımda belayı da beraberimde getirdiğim inancım tamdı. Coetus'un da iyiliğini düşünerek bundan sonra dışarıya çıkmama kararı aldım. Şaka gibi, şu hale bak. Sadece Coetus'la on dakika görüşebilmek için evden çıkmıştım, şu kısacık zamanda bile belayı bulabiliyorduk.

Tahmin ettiğim sahnelerden birini bir kez daha yaşarken deja-vu hissi beraberindeydi. Coetus bu sefer kolumdan tutmayı bırakarak elimi tutmuştu. Bu istemsiz hareket diye düşünerek asla saçma sapan düşüncelere kapılmamıştım.

"Cankut çok yavaş koşuyorsun." diye beni ikaz eden Coetus'a ters ters bakmakla yetindim.

"Asıl sen çok hızlısın Coetus." dedim nefes nefese kalmış, bölük pörçük şekilde cümlemi tamamlamıştım. Kızda ne kadar sağlam ciğer varsa hiç nefesi de teklemiyordu. Ben ise daha şimdiden hızlı hızlı solumaya başlamıştım.

Ve cidden Coetus çok hızlı koşuyordu ve ben ona ayak uydurmak için çok çaba sarf etsem de arada sırada benim tökezlememle ve Coetus'un kolumu çekiştirmesiyle devam ediyorduk. Şu durumda Coetus'un yavaşlatan bendim ama kusura bakmasın ondaki ciğer ve bacaklar bende yoktu.

Ölü BedenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin