Sabah gözlerimi musmutlu bir güne açmamla kapatmam bir oldu. Uyku gelip beni yeniden çekiştirse de güneş gözlerime batmıştı bir kere. Eninde sonunda uyanacaktım sadece kaçınılmazı erteliyordum. Bir süre daha gözlerimi kapalı tutmaya karar verip şöyle bir gerindim. Bir yandan da "Kız mutluluk, seni sevmeyen ölsün." diye mırıldandım.
"Mutluluğun kız olduğunu nereden biliyorsun? Belki erkektir." diyen yakışıklımın sözleriyle kapalı gözlerim hızla açıldı. Kocişimin üzerimde işte böyle bir etkisi vardı. Açılmamak için direnen gözlerim sesini duyunca kocaman oluvermişti. Eh tabii gözlerim de işini biliyordu hani. Hangi göz Cem'i göreceğini anlayınca açılmazdı ki? Tercihen sadece benim gözlerim olmalıydı, malum ona alıcı gözle bakanların görme organlarını oymaktan asla çekinmezdim. Huyum kurusun biraz cadı olabilirdim ama azıcık, hatta azıcıktan da azıcık:)
Allah'ım o nasıl bir duruş öyle, bu adam beni kalpten götürecek bir gün. Kapı pervazına sağ omzunu yaslanmış üstü çıplak sadece pijama altıyla dikilen adamımın sesi bile yakışıklıydı. "Yakışıklı ses nasıl olur?" diye sormayın, benim Cem'le dopdolu dünyamda gayet de güzel oluyordu. Eh adam yakışıklıydı, hatta taştı taş! Kollarını göğsünde bağlayarak kol kaslarının görüntüsünü gözlerime meze etmişti. Ah ah! Mutluluğun cinsiyeti kesinlikle erkekti ve şu anda güzelim yeşil gözlerini gözlerime perçinlemişti.
Ağır adımlarla yatağa yaklaştığını görünce ben de hemen oturur pozisyona geçtim. Aslında tüm vücudum sızlıyordu, sabahın ilk ışıklarına kadar beni uyutmadığı için biraz yorgundum. Yine de bana yaklaşmakta olan adama mıknatıs misali çekilmekten kendimi alamamıştım. Yatağa oturunca emekleyerek yanına gidip ona sokuldum. Kollarını bana sarıp burnunu saçlarıma gömünce bende başımı boynuna bırakıp insanı mest eden kokusunu içime çektim. Bu koku saf huzurdu, yuvaydı, aşktı, dünyam ve hatta kainatımdı.
Hâlâ yüzü saçlarıma gömülüyken "Çok özlemişim gül kokunu içime çekmeyi." diye saçlarıma doğru fısıldadı. Nefesi tenimi yalayıp geçerken saç tellerimin bir kısmı havalandı. Ben de çok özlemiştim ona yakın olmayı hatta burnumda tütmüştü. Özlemi ve hissettiğim suçluluk duygusu birleşip daha bir yakmıştı canımı. Hem de katmerli yakmıştı ooof offf!
"Bugün kahvaltı benden, seni mutfakta bekliyorum." dediğinde sadece başımı aşağı yukarı salladım. Konuşma yetimi kaybetmiştim ama yakında nasılsa geri kazanırdım. Ben ve konuşmamak, peh! İmkânsızın imkânsızı gibi bir şeydi. Sizce de öyle değil mi?
Banyoda rutin işlerimi halledip yatak odasından çıktım ve beni aşkıma ulaştıracak olan merdivenlerden aşağı adımladım. Çayı kupalara dolduran yakışıklıma minnetle bakıp "Günaydın." diye şakıdım. Dudaklarıma konan minik buse ile mest olmuşken bir de "Günaydın aşkım." karşılığını alınca yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. Ay ben mutlu olmayayım da kimler mutlu olsundu! Ay ben sevinçten havalara uçmayayım da kimler uçsundu! Çıktığım bulutların üzerinden şu saatten sonra zor indirirlerdi beni. Tamam biraz hâtta çokça abarttığımı kabul ediyorum ama beni de anlayın kızlar. Bazı yerlerim üç buçuk atarak geçirdiğim on günden sonra böyle sevindirik olmak hakkım değil mi?
Kocamın ellerinden mis gibi kahvaltı, ardından valiz hazırlama derken neredeyse günü yarılamıştık. Funda'mın doğum gününe yaklaşık bir hafta vardı ama o bahaneyle bugünden Mardin'e gidecektik. Biraz ailemle vakit geçirmek istiyordum çok özlemiştim onları. Mardin Hava alanından Bedirhan amcamın bir adamı gelip aldı bizi. Cem "Devran amcanın konağına gidiyoruz." dediğinde yüzüne tip tip baktı. İki gün sonra abim Kıbrıs'a gideceği için ilk olarak ailemin yanına gitmeye karar vermiştik. Canım abiciğimi çooook özlemiştim. (cnntzgl70 ablama selam olsun 🤣)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL BAKIŞLIM (MTS-3) TAMAMLANDI
ChickLitBade... İmam "Mehr-i müeccel olarak ne istiyorsun kızım?" diye sorunca "Üç talak hakkımı." diye cevap verdim. Cem kulağıma eğilip "Başka bir şey iste çünkü dinen o hakkını istersem elinden alabilirim." dediğinde bunu nereden bildiğini sorgulayamayac...