Oscar Wilde "Yaşamak dünyadaki en nadir şeydir. İnsanların çoğu var oluyorlar, hepsi bu." demişti. Haklıydı çoğu insana sadece var olmak yetiyordu peki ya geriye kalanlar? Ben sadece var olmak istemiyordum sevdiğim adamla dolu dolu yaşamak istiyordum hiç kopmamacasına bir bütünün iki yarısı olmak istiyordum. Cem'in sıcaklığına teslim olup ona iyice sokuldum beni benden alan kokusu ciğerlerimi talan ederken gözlerimi kapatıp bu istilaya gönüllü teslim oldum. Ellerim göğsünde yumruk olmuştu başım her bir güçlü atışını duyabileceğim kadar kalbine yakın yerdeydi. Sırtımı okşayan eli beni rahatlatıyordu halimden ziyadesiyle memnundum ama eninde sonunda gecikmiş konuşmayı yapmam gerektiğini biliyordum.
"Seni korkutmak istedim."
Daha fazlasını söylemek istesemde ağzımdan sadece tek bir cümle çıkmıştı. Sırtımı okşayan eli durdu ama sesini çıkarmadı sanırım devam etmemi bekliyordu. Peki ne diyecektim, ne kadarını söylemeliydim? Gerçi gizli saklı bir şey yoktu arkasından iş çevirmemiştim. Kendi şartlarımla kocamı geri istemiş ve almıştım ondan elbette ki kolaylıkla vazgeçmeyecektim. Böyle büyük bir aşk kaç kişinin başına gelirdi? İşte tam olarak bu sebeplerle vazgeçmek kolay değildi. Hâlâ benden açıklama bekleyen hayatımın anlamına göz ucuyla baktım. Sonra başımı göğsüne geri gömdüm.
"Hareketlerinin sonucunda beni kaybedeceğini anlamanı istiyordum. Eninde sonunda bir tercih yapacaktın ve ben bu süreci biraz hızlandırmak istedim çünkü çok canım yanıyordu. Aslında senden boşanmayı kafama koymuştum Poyraz amacımın o olmadığını anlamamı sağladı."
"İşe yaradığını itiraf etmem gerek ödümü koparmayı başardın Bade. Aslında benden boşanmayacaktın doğru mu anlamışım?" diye sorunca başımı aşağı yukarı sallayarak onayladım. Gözlerime bakmak için benden uzaklaşmaya çalışınca ona daha çok sokuldum. Henüz göz göze gelmeye hazır değildim üstelik yerim pek bir rahattı.
"Seni seviyorum Cem, tüm varlığımla herkesten ve her şeyden çok seviyorum. Yine de buna çok güvenme bir hata daha yaparsan kendini kapının önünde bulursun. Senin eşin, hayat arkadaşın olduğumu unutup daha fazla kırma beni, eğer bencillik yapmaya devam edersen bu aşkı kaybedersin."
Sırtımı tekrar okşamaya başladı "Çok hata yaptım biliyorum hatta pek çok. Evli olmama rağmen sanki bekarmış gibi davrandım sanırım evlilik beni biraz korkutmuştu. Kadınlar tarafından beğenilmeye devam etmek hoşuma gitti. Emin ol hiçbirine göz ucuyla bile bakmadım. Neredeyse bu saçma sapan beğenilme ihtiyacım yüzünden benim için tek önemli kadını kaybedecektim. Hatamı biliyorum dersimi aldım bana inan ve güven."
"Seni çok sevsem de güven biraz zor, belki zamanla yeniden sana güvenebilirim."
"O güven yeniden kazanılacak arkadaş!"
Sözleri gülümsememe sebep oldu saçlarımı öpen Cem'in varlığı ile evim yeniden yuva olmuştu. Savaş alanına dönen yuvamızın acilen toparlanması gerekiyordu. Sofrayı kuran kaldırsın hesabı evi de dağıtan temizlemeliydi. Kucağından kalkmak isteyince daha sıkı kavrandım henüz beni bırakmaya hazır olmayan kocamı uyarmak zorunda kaldım.
"Senin kırıp dağıttığını düzeltmen benim de okula gitmek için hazırlanmam gerekiyor hadi bakalım." dediğimde bu sefer sözümü ikiletmeyip kalkmama izin verdi. Tam da o sırada kapı çaldı daha doğrusu yumruklanmaya başladı.
"Bade iyi misin? Kapıyı açmazsan polisi arayacağım."
Eyvah eyvah Poyraz'ı tamamen unutmuştum onu arayacağıma dair söz vermiştim ama yapmamıştım. Yaklaşık bir saattir belkide daha fazla süredir Cem'in kucağında oturuyordum. Yerim çok rahattı güçlü kollar bedenime sarılmıştı ikimize ait küçük kozamızdan çıkmak istememiştim. Poyraz'ın beni merak edeceğini düşünmem gerekirdi ama aşkıma yeni kavuşmuşken kim takardı Poyraz'ı? Cem de ayağa kalkıp kapıya doğru ilerlerken önüne geçtim Poyraz'a "Geliyorum." diyerek onu durdurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL BAKIŞLIM (MTS-3) TAMAMLANDI
ChickLitBade... İmam "Mehr-i müeccel olarak ne istiyorsun kızım?" diye sorunca "Üç talak hakkımı." diye cevap verdim. Cem kulağıma eğilip "Başka bir şey iste çünkü dinen o hakkını istersem elinden alabilirim." dediğinde bunu nereden bildiğini sorgulayamayac...