Mardin'e doğru ilerlerken aklımda birçok konu vardı İstanbul'a geçince Cem'den eve geri dönmesini isteyecektim. Güzel şehrimde ve İstanbul'da beni iki farklı sürpriz bekliyordu. Tabi ki bundan henüz habersizdim. Sürpriz dediysem hemen panik yapmayın iki sürpriz de yüzümü güldürecekti.
Uçak havalanınca Cem "Gel buraya." dediğinde önce ne demek istediğini anlamadım beni kucağına çekince ona sokuldum. Sanki sevdiğim adam benim için yaratılmıştı dizlerinin üzerine kıvrılıp başımı omzuna yasladım tam da sığmıştım kucağına. Ona daha yakın olmak istiyordum yakınlığı bir türlü yeterli gelmiyordu. Aramızdan hava dahi geçemeyecek kadar yapışmıştık birbirimize, kollarını bedenimin etrafında hissediyordum. Cem'in sıcaklığı ve gücü tarafından sarmalanmıştım. Mütemadiyen onu solumak istiyordum yerim o kadar rahattı ki orada uyuyabilirdim. Gözlerimi gönül rahatlığıyla kapatabilirdim bilirdim ki kocam beni her türlü kötülükten korurdu başıma bir şey gelmesine izin vermezdi. Severdi beni, ona sığındığımda hem kalbimi hem bedenimi ısıtırdı. Kulağıma önce ılık nefesi geldi sonra da o tok sesini duydum.
"Hadi yatağa gidelim." kısıktı bir fısıltı gibiydi titrememe sebep oldu. Anlamını idrak ettiğimde gözlerim büyüdü.
"Bana bak! Eğer buraya da kadın attıysan öldürürüm seni! Tövbe tövbe daha neler! Burası gökyüzü Allah'a yerden daha yakınız çarpar bizi sonra!" diye çemkirdim.
Cem sözlerimi duyunca kahkahalarla gülmeye başladı. Söylediklerimde gayet ciddiydim bunda gülecek ne vardı? Gözlerimi kısıp ona kötü kötü baktım kesinlikle manyaktı bu adam.
"Yok güzelim buraya kadın falan atmadım. Ne var sanki bir ilk yaşasak seninle. Allah katında karım değil misin? Ha gökyüzü ha yeryüzü ne fark eder?"
Yok arkadaş ben çarpılmak istemiyordum ne olur ne olmaz. Hep bunlar Christian ile Anastasia'nın başının altından çıkıyordu millete kötü örnek oluyorlardı.
"Yerimi çok sevdim rahatımı bozamam kusura bakma." deyip burnumu boynuna gömdüm kolları etrafımda daha da sıkılaştı. Rahattım, mutluydum, gevşemiştim, güvendeydim şu hayattan daha ne isterdim?
İçine derin bir nefes çekti "Güzelim daha ne kadar süründüreceksin beni, yetmedi mi çektiğim çile?"
Yeter miydi? Onu bende deli gibi isterken daha ne kadar dayanabilecektim? Aklımda deli sorular ile boğuşurken sessiz kalmayı tercih ettim.
Elinin birisini kalçama koyarak kulağıma doğru eğildi "Off Bade! Öldürüyorsun beni tam anlamıyla ziyafet gibisin." dedikten sonra diğer eliyle göğsümü okşadı "Ve ben açlıktan geberiyorum." diye fısıldadı tam da o anda başımı ona çevirip dudaklarına yapıştım. Nasıl olduğunu anlamadan kendimi ata biner gibi kucağında bulmuştum. Sertliğini yoğun bir şekilde hissediyordum gerçi hissetmemek mümkün değildi. Dudaklarım kesinlikle moraracaktı ama o an bu hiç umurumda değildi ona açtım çok özlemiştim. Elleriyle kalçalarımı sıkıyordu tek moraracak yerim dudaklarım olmayacaktı tenim o kadar hassastı ki yarın kesinlikle parmak izleri çıkacaktı. Çenemi ısırıp boynumu öpmeye başladığında yer açmak için başımı geriye attım dudaklarım yeniden dudaklarını buldu uzun uzun öptüm onu. Pilotun inişe geçeceğimizi haber vermesi üzerine temasımızı kesmek zorunda kaldık. Yerime geçip kemerimi bağladıktan sonra dağılan saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Yüzümü kendisine çevirip saçlarımı düzeltme işini devraldı. İşini bitirip gözlerime uzun uzun bakarak yanağımı avuçlarının arasına aldı.
"Hislerine göre gözlerinin renginin değiştiğini biliyor musun?" diye sordu.
"Selin sinirlenince gözlerimin gri olduğunu söylemişti bir keresinde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL BAKIŞLIM (MTS-3) TAMAMLANDI
ChickLitBade... İmam "Mehr-i müeccel olarak ne istiyorsun kızım?" diye sorunca "Üç talak hakkımı." diye cevap verdim. Cem kulağıma eğilip "Başka bir şey iste çünkü dinen o hakkını istersem elinden alabilirim." dediğinde bunu nereden bildiğini sorgulayamayac...