BÖLÜM 24: "Cehennem tazısı"

2.6K 214 30
                                    

Birisine zarar vermek insanı öfkelendirmeye yeterdi, fakat birisinin sevdiklerine zarar vermenin sonucu öfkeden daha büyük sonuçlara yol açardı. Abel, ona zarar vererek benim içimdeki sonsuz kin duygusunun ateşini körüklemişti. Bu ateşten onu hangi güç kurtarabilirdi?

Kolunun altına girerek, Alec'in yürümesine yardım ettim. Acı dolu sesi her adımımızda kısık kısık duyuluyordu. Bu durum Abel'e olan öfkemi daha da körüklüyordu. Yaratığın büyük pençesiyle karnında açtığı yara, onu epey zorluyor gibi duruyordu. Revire yetişmeden önce yolda bizi karşılayan Noah ve Sera koşarak yanımıza geldiler. Noah, Alec'in diğer kolunu tutup destek vererek revire götürmemize yardım etti. Diğer taraftan merakla, "Bu nasıl oldu?" diye sordu. Geçmeyen sinirim yüzünden, sıktığım damarlarım baş ağrısına sebep olmaya başlamıştı. Boşta kalan elimi alnıma koyarak, "Hepsi o iblis yüzünden" diye dişlerimin arasından sinirle konuştum.

Noah'ın yardımıyla Alec'i yatağa yatırdıktan sonra biraz uzaklaştım. Pencerenin önüne gittim ve gözlerimi dışarıya diktim. Noah, yavaşça yanıma geldi ve elini omzuma koydu. "Sakin ol. Gözlerin değişmiş, gücün kontrolden çıkmamalı" dedi. Kafamı iki yana sallayarak "Artık ne olduğu ve neler olacağı umrumda değil" diye konuştum.

Konuşmamız yarıda kesilirken, Ruby odaya girdi ve yanımıza gelerek neler olduğunu sordu. Ben kendimi toparlamak adına pencerenin önüne çekilirken, Noah ona durumu kısaca anlatmaya başlamıştı. Aramızda oluşan birkaç adımlık mesafede Ruby'nin, "Bu iyiye işaret. Lena güçlerini geliştiriyor" dediğini duydum. Sinirle kendimi tutamadım ve arkaya dönüp elimle Alec'i işaret ederek, "Sence bu durum gerçekten iyiye mi işaret?" diye sordum. Ruby yanıma yaklaşıp koluma dokundu ve "Onu iyileştirecekler, bu arada sen de kendini kontrol etmeyi denemelisin" dedi.

Kafamı iki yana sallayarak "Bu durumda nasıl yapabilirim?" dedim. Bakışlarıyla boynumu gösterip, "Kolyeni çıkarmışsın" dedi. Israrcı tutumunu anlamıyordum, fakat her ne kadar sinirli olsam da onun arkadaşım olduğunu unutamazdım. Yanlarından geçip odadan ayrılmadan önce, "Bir süre kontrolde kalmaya ihtiyacım yok" dedim.

Son defa arkaya bakıp, Alec'in durumunun iyi olduğuna emin olduktan sonra kendimi hızla akademiden dışarı attım. Bir saniyeliğine koskoca bahçenin tam ortasında durup gözlerimi kapattım ve rüzgarın ritmine alışmaya çalıştım. Uzun bir uykudan daha yeni uyanmış gibiydim. Aniden koşmaya başlayarak Alec ile yarattığımız bariyere doğru ilerledim. Kaslarım mükemmel bir ahenkle kasılıp gevşiyordu. Her bir kasılma, bir sızıya neden oluyor ve bu sızıyla beraber büyük bir zevk duyuyordum. Koştukça kendimi daha hafif ve özgür hissediyorum, sanki güçlerimle bütünleşmiş gibiydim.

Kalbim hızı giderek artıyordu. Vücudumun hızla artan sıcaklığının aksine hava buz gibi soğuktu. Burun delikerimi sıyırıp akciğerlerime doluyordu. Nihayet bariyerin yanına geldiğimde iki elimi dizlerime koyarak durdum. Derin nefesler almaya çalıştım. Ciğerlerim biraz olsun normal haline dönmeye başlarken, duruşumu dikleştirdim ve ellerimi bariyere koydum. Kendime geçebilecek kadar yer açmaya çalıştım. Gökyüzüne kadar yükselen kırmızı ve siyah karışımı bariyer bir kapı gibi geçmem için boşluk yarattı. Hiç beklemeden boşluğun içinden geçerek kendimi yasak ormana attım.

Abel'in en son gittiği deliğe kadar onu takip etmeyi düşündüm. Kendimi toparlayıp ormanın içinde yürümeye başladım ve tüm duyularımı açarak etrafı taradım. Önümdeki yol boyunca buradan kısa süre önce geçmiş bir iblisin izlerini gördüm. Kısa bir süre dikkatlice onu takip ettim. Toprağa bakarak yürüdüğüm birkaç dakikadan sonra başımı kaldırınca, kahverengiye çalan sarı rengte bir yaratığın birkaç metre ötede durduğunu gördüm. Bu sıradan bir yaratık değildi. Karşımdaki şeyin ne olduğunu anlamam için birkaç saniye geçmesi gerekti, ama en sonunda onun ne olduğunu anladım.

Ateş MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin