BÖLÜM 5: "Gerçek aile"

10K 746 118
                                    

Zar zor nefes alabiliyordum. Uyandığımda bedenim sızlıyordu, sırtım tutulmuştu ve başım ağrıyordu. Gözkapaklarımın ardındaki aydınlıktan anladığım kadarıyla, yattığım yer yeterince ışıklıydı. Bir gölgenin ışığı kesmesiyle gözlerimi sıktım. Ayak sesleri ikiye katlandı ve ardından dayanamayıp gözlerimi açtım. Noah, yatağın yanındaki yere oturdu ve elini yavaşça koluma değdirerek "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu. Bir anlığına kurumuş boğazımın izin verdiği kadar kısık sesimle konuşmak istedim. Fakat sızlayan başımın ağrısıyla elimi alnıma götürdüm.

Noah, endişeyle "Hâlâ ağrıyor mu?" diye sordu. "Hayır ağrımıyor çok ufak bir şey, yine de sağ ol... yardım ettiğin her şey için" dedim. Sonunda konuşabilmiştim ve bu durumdan etrafımda duran herkes en az benim kadar memnun olmuştu. Noah, gülümseyerek geri çekildiğinde onun yerine yanıma beyaz yakalı birisi geldi. Gülümseyerek diğerlerine baktı ve "Senin uyanmanı çok uzun bir süredir bekliyoruz. Sonunda kardeşin sayesinde mucize gerçekleşti" dedi. Daha çok, Alec sayesinde.

Kardeşin sözcüğü benim için hala kulağa çok garip geliyordu. Bunu kabullenmem diğer her şeyi kabullenmem kadar zor olacaktı. Onun gözlerindeki sevinci görebiliyordum ama bir insanın nasıl bu kadar çabuk kardeşi olduğunu kabullenebilmesini bir türlü aklım almıyordu. Bunu kendisinin söylemesini bekliyordum. Odadakı tek kapının ardından iki çift adım sesi duyulmaya başladı. Giderek yaklaştı ve nefes nefese içeriye girdi. Ellerini dizlerine koyarak öksürdü ve "Tanrılar aşkına, bunu görmelisiniz" doye konuştu. Zar zor adımlayarak tekrar dışarıya çıktı. Kadın onu takip etmek için aceleyle yanımızdan ayrıldı.

Ayağa kalktım ama Noah'ın desteğini hemen kolumda hissettim. Odanın pencerelerinden birine doğru ilerledim ve dışarıya baktım. Noah yanımdan ayrılırken "Hiçbir yere kaybolma, neler olduğuna bakıp döneceğim" dedi. Kapıdan çıkmadan önce onu durdurdum. "Bekle! Gökyüzü hep böyle midir?" diye sordum. Attığı adım yarıda kaldı ve dehşete kapılmış ve şekilde arkasını döndü. Hızlı adımlarla yanıma geldi ve pencereden dışarıya baktı. "Tanrılar aşkına!"

Gökyüzünün bir kısmı tamamen simsiyah bulutlarla çevrelenmişti. Diğer kısım ise koyu kırmızı renge bürünmüştü. İki ayrı renk bir ahenk içerisinde buluştu ve birbirlerine karışmaya başladılar. Bulutlar giderek dağıldı ve tamamen normale döndüler. Ağzım yarı açık bir şekilde olanları izliyordum. "Vay be! Böyle olacağını tahmin etmemiştim" dedim. Noah kafasını iki yana sallayarak, "İşin kötü tarafı bizim de tahmin edememiş olmamız" dedi.

Şaşkın gülümsemem yüzümde donup kaldı. "Buna ben sebep olabilir miyim?" diye sordum. Hiç kimsenin normal karşılamadığı bu olay, bir tesadüften ibaret olamazdı. Noah hızla elini kaldırdı ve ağzımı kapattı. "Bir daha bunu söyleme! Ailemizin kanında kara büyü yoktur. İstesen bile buna sebep olamazsın" dedi. Elini yavaşça indirdi ve ben de başımı sallamakla yetindim. Hiçbir şey hakkında en ufak bir bilgim yoktu. Yapabileceğim en iyi şey uzun bir süreliğine susmaktı.

Yanımızdan ayrılan kadın yeniden geri gelince "Kabalığım için beni mazur gör, Lena" diyerek başını eğdi. Onun bu beklenmedik hareketine karşılık ne yapacağımı şaşırmıştım. Bakışlarımı kaçırarak Noah'a baktım. Destek amaçlı kafasını salladı. "Eminim kardeşin sana kasabayı gezdirmekten zevk alacaktır" dedi ve yanımızdan ayrıldı. Gitmeden önce sergilediği sıcak tebessüm bütün ortamın havasını değiştirmişti. Gözden kaybolur olmaz hemen aklımdaki soruyu dile getirdim. "Neden bana saygı gösteriyor? Benden yaş ve statü olarak oldukça büyük olduğu belli" dedim.

Noah güldü ve elini belime koyarak kapıya doğru yönlendirdi. "Ailemiz bu gezegenin en güçlü ve saygın ailelerindendi. Burada güce sandığından daha çok önem verirler" dedi.

Ateş MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin