Sırada bekleyen ve savaşan diğer insanlara bir göz attım. "Sen de tuhaf bir bir şey hissediyor musun?" diye sordum Alec'e. Kafasını iki yana sallayarak elinde tuttuğu oku yayından bıraktı ve iblisin kalbine sapladı. Yine de içim rahat değildi. Sanki burada olmamalıymışız gibi geliyordu. Üzerime gelen iblisi büyümün etkisine alıp boğazını kavradığımda, yumruğumu sıkıp ters çevirerek boynunu kırdım. Aradan geçen birkaç dakikadan sonra ormanın diğer ucundan devasa yeşil bir bulut akademinin üzerine doğru gelmeye başladı. Adrian baktığım yere dönüp manzarayı gördüğünde sesli bir küfür savurdu. Avuçlarımda patlamaya hazır duran enerji topu gitgide söndü ve hiçliğe karıştı. Bir sürü iblis türü görmüş olabilirdim ama bu kesinlikle bildiklerim arasında değildi.
Müdireye dönüp, "Umarım bunun ne olduğunu biliyorsunuzdur" diye konuştum. "Ne yazık ki biliyorum, etrafında esir aldığı her şeyin karanlığa dönüşmesini sağlıyor," diye konuştu. Ardından, "Etrafa o denli etkili bir korku salabiliyor ki, insanı çıldırtabiliyor ya da kalbini durdurabiliyor. Çağrılması imkansız olan bir iblis türü. İçine aldığı herkesi, dönmesi imkansız olan yeraltı dünyasına gönderiyor" dedi. Alec ve ben endişeyle birbirimize baktık. Alec hızla "Bunu yok edecek kadar güçlü olduğumuzu düşünüyor musunuz?" diye sordu. Kafasını belli belirsiz sallayarak "Bu karşılaşmayı daha önce hiç kimse görmedi, o yüzden öyle olduğunu ummaktan başka çaremiz yok" dedi.
Ne olursa olsun onlara bir şey olmasına izin veremezdik. Bekleme alanının öte tarafına doğru koştuk ve etrafta olan herkese "Geri çekilin," diye bağırdık. Öğrenciler düşündüğümden de hızlı bir şekilde bize döndüler. İblisin biri, daha gücümü kullanmaya başlamadan ağzını açtı ve iğrenç kokuyu salarak doğrudan üzerime siyah gölgeyi üfledi. Artık elimde pırıl pırıl parlayan bir güç tutuyordum. İblis bana döndüğü anda, büyüyle yarattığım keskin kılıcı boynuna doğru salladım. İblis diğer elinde tuttuğu hançeri bana doğru fırlattı. Yere düştüğümde tekrar ayağa kalkmayı becerebildim ama zor durumda olduğumu biliyordum. Üzerime üflediği kara büyü yüzünden güçsüz düşüyordum. Göğsüme doğru yayılan ölümcül zehri hissedebiliyordum.
İblis, kükreyip ağzından dumanlar saçarak bana doğru geliyordu. Arkasındakı diğer yaratık, kaba bir kahkaha attı. "Nerede eski seçilmişler, öyle değil mi?" diye konuştu ve ardından "Kara ateş gezegeni koruması için bu iki küçük çocuğu mu seçmiş?" diye ekledi. Canavar tekrardan kükredi. Artık hiçbir şansım kalmadığını düşündüğü için hiç de acelesi yok gibiydi. İblisin elindeki diğer silahı da zehirle doluydu, kalbime saplamak üzere hazırlanıyordu. "Kendine bile inancın yok ki," dedi. "Gücüne güvenmiyorsun. Seni bu yüzden suçlayamıyorum, küçük çocuk. En iyisi hemen şimdi buracıkta işini bitirmem olacak. Kendini daha fazla rezil etmeden önce."
Haklıydı, o anda ölmek üzereydim. Nefes alışım yavaşlıyordu. Artık beni hiç kimse, kurtaramazdı, kendim hariç. Kontrolü yitirip boşluğa doğru düşerken derin bir farkındalığa eriştiğimi, ölümle dans ettiğimi ve buna benzer bir sürü şey daha hissetmiştim. Ama bugün yapılacak bir sürü işim vardı. İlk sırada halkımı ve kendimi ölümden kurtarmak gibi. Ama gerçekten ne mi hissediyordum? Tek düşünebildiğim şey şuydu: "Ateş!" Büyü, sonsuz bir dalga gibi hızla üzerime üzerime geliyordu. Ciğerlerimdeki hava boşalmıştı. Gözlerimin önünde çakan şimşekleri ve cehennem ateşini görüyordum.
Sonrası ise, sadece patlama!
Avuçlarımdan fırlayan güç yere yayıldı ve kırmızı bir örtü oluşturdu. Artık zehrin acısını hissetmiyordum. İkinci fark ettiğim şey, yaralı olmadığımdı. Ateşin sıcaklığını hissedebiliyordum. Giysilerimdeki ateş almış yerlerin sönmüş olduğunu da görüyordum. Tenime baktığımda, etrafım ateşle kaplı olsa bile hiçbir fiziki belirti ve ya da acı yoktu. O sırada, bir kadın sesi duydum. "Ayağa kalk koruyucu. Halkın sana güveniyor." O anda, sesin hayal ürünü olmadığını fark ettim. Kadının her kelimesi, alevlerin cızırtısını bastırıp dört bir yandan duyuluyordu. "Neredesin?" diye yüksek sesle bağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Mührü
FantasyRuhumuz bazen kendi bedenimize ait hissetirmez. Bunu farklı yollarla bize gösterir. Kafada duyulan sesler, görülen gölgeler ve daha fazlası. Ruhumuz özgürlüğüne kavuşmak için bir sürü doğaüstü yolu dener. "Her gece ruhumunun bedenimden ayrılmaya ça...