Kafenin en köşedeki masasına oturmuş öylece bekliyorduk. Ara sıra pencereden dışarıyı izliyor ve yoldan geçen arabalara bakıyordum. Lorna ellerini masanın üzerinde birleştirdi ve "Ekip giderek büyüyor" dedi dalagaya vurarak. Ortamdaki havayı yumuşatmak için çabalıyordu. Boris yavaş bir şekilde kafasını salladı ve "Lena, bir şey söylemeyecek misin?" diye sordu. Ne dediğini duysam da bakışlarımı pencereden ayıramadım. Lorna elini önümde sallayıp, "Dünyadan Lena'ya" diye gülerek konuşana kadar kendime gelememiştim. İrkilerek başımı iki yana salladım ve "Ne söylemeliyim?" diye sordum. "Planı uygulamadan önce Lorna'ya anlatalım dedin ve dediğini yaptık" diye konuştu Boris. Başımı salladım ve onu onaylayarak, "Başlamadan önce eve uğramam gerek" dedim. Ardından Lorna'ya döndüğümde yana bıraktığı önlüğünü aldı ve "O zamana kadar mesaimi bitirmiş olurum" dedi. Herkes plana sadık kalacaktı.
Ayağa kalktım ve çantamı almadan önce Dariaa'a doğru döndüm. "Başka bir işin var mı?" diye sordum. Başını iki yana salladı ve "Hayır, yok" dedi. Çantamı sırtıma attım ve ardından onun yanına ilerleyip kolunu tuttum. Başını kaldırdı ve gülümseyerek oturduğu yerden kalkarken, "O zaman benimle eve kadar yürüyebilirsin" dedim. Lorna şaşkınca bizi süzerek ardından Boris'e bakındı. "Bu ikisi.." diye başladı cümlesine. Boris başını salladı ve "Evet, bu ikisi tam da düşündüğün şey" dedi. Lorna'nın kaşları şaşkınca havaya kalktı ve "Düşmandan aşka mı demeliyiz?" diye sordu. Darian başını yana doğru çevirip birkaç saniyeliğine bana baktı ve "Sanırım biz hiç düşman olmadık" dedi. Bu duruma gülerek ona takılmak adına "Henüz bu kadar emin olma, bir bakmışsın ezeli düşman olmuşuz" dedim.
Dudakları garip bir şekilde yana doğru kıvrıldı ama ardından eski haline geri döndü. Boris ve Lorna'ya el salladıktan sonra Darian'ın koluna girdim ve birlikte kapıya doğru yürüdük. Kafeden ayrıldıktan biraz sonra kestirme yoldan ilerledik.
Darian başını hafif bir şekilde bana doğru çevirdi ve bir şey sormak için hazırlandı. "Rahatsızlığın nasıl başladı?" diye sordu. Birkaç saniye duraksadım ama ardından, "Yaklaşık bir yıl önce kabuslar görmeye başladım ve neredeyse gerçeklik algımı kaybediyordum" dedim. "Peki ya kitabı nasıl buldun?" diye sordu. "Kitabı bulduğum anı daha önceden rüyamda görmüştüm ve ardından saldırıya uğruyordum. Bir süre sonra bu olay gerçek hayatta yaşandı ama oradan kaçtık" dedim. "Kaçtık?" diye sordu. Anlamaya çalışıyordu. "Evet, Lorna yanımdaydı. Belki de delice bir fikir uydurdum, bilmiyorum ama saldırıya uğramamak için kaçtık" dedim. "Yanılmıyorsun" dedi ve adımlarını yavaşlattı."Kabuslarımda gördüğüm gölgelerle karşılaştım. Bana dokunamıyorlar ama geceleri o gölgelerin hareket ettiklerini ve büyüdüklerini görebiliyorum" dedi. Şaşkınca onu dinledim ve zihnimde oturtmaya çalıştım. "Başka birinin daha aynı şeyleri yaşamasına inanamıyordum. Aylarca deli olduğumu düşündüm ve şimdi olayları anlaması çok daha zor" dedim. Sohbet devam ederken binanın önüne gelmiştik. Giriş kapısından içeri girdiğimizde birkaç saniyeliğine yerimde durdum. "Merdivenleri kullansak olur mu?" diye sordum durgun bir şekilde. Darian başını salladı ve bir şey demeden sadece peşimden geldi. "Asansör olayı yüzünden mi?" diye sordu. Başımı aşağı yukarı salladım ve "Evet" dedim. Bu konunun üzerine daha fazla gitmek istemediğimi ve rahatsız olduğumu biliyordu. Bu yüzden fazla uzatmadan başka bir konuya geçtim. "Çocukluğunu hatırlıyor musun?" diye sordum aniden. Şaşırsa da soruma cevap vermek için dudaklarını araladı. "Pek sayılmaz" dedi. Ardından aynı bakışı bana attığında, "Ben hatırlıyorum" dedim. "Sadece hayatımın iki yılı hiç yaşanmamış gibi zihnimden silinmiş."
İlk katın merdivenleri çıkarken önden yürüdüm ve o da tam arkamdan beni takip etti. "Ne ailem ne de ben çocukluğum hakkında hiçbir şey hatırlamıyoruz. Aramızda o kadar büyük bir duygusal boşluk var ki, hiçbir zaman onların çocuğu gibi hissedemedim. Hatta bazı zamanlarda evlatlık olduğunu bile düşündüm. Tam da bu yüzden onlardan çok uzakta bir üniversite seçimi yaptım ve tek başıma buraya taşındım" dedi. Başımı sallayarak anladığımı söyledim ve "Bulunduğumuz durum gerçekten çok garip çünkü üç kişinin aynı anda benzer şeyleri yaşamasının hiçbir mantıklı açıklaması olamaz. Hele ki yaşadığımız şeyler böylesine doğaüstü olaylar ise kesinlikle imkansız" dedim. Konuşarak neredeyse dördüncü kata kadar çıkmıştık. "O kadın seni çok fazla korkutmuş olmalı" dedi. Nefesimi düzenlemeye çalışarak adımlarını yavaşlattım ve arkamı döndüm. Son basamağa oturdum ve onu da yanıma çektim. "O kadın beni ilk gördüğünde bazı şeyler ima etmişti ama iki başlarda ne dediğini anlamamıştım. Bana evime dönüp dönemediğim hakkında bir soru sormuştu ve çok acı çekmiş olduğumu söylemişti. Halbuki onu hayatımda ilk kez görüyordum ve öyle de kalacağını düşünmüştüm. Fakat böylesine bir karşılaşmayı beklemiyordum" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Mührü
FantasyRuhumuz bazen kendi bedenimize ait hissetirmez. Bunu farklı yollarla bize gösterir. Kafada duyulan sesler, görülen gölgeler ve daha fazlası. Ruhumuz özgürlüğüne kavuşmak için bir sürü doğaüstü yolu dener. "Her gece ruhumunun bedenimden ayrılmaya ça...