BÖLÜM 23: "Fedakarlık"

394 41 3
                                    

Lendor'un son hamlesini yapmasının ardından üç saat geçmişti. Gün doğumuna neredeyse yarım saat kalmıştı. Karanlık bomboş bir odaya zincirlenerek kapatılmıştım. Beni her anlamda zayıf düşürmeye çalışıyordu ve bunu yapabilmek için her yolu denemişti. Başımı çaresizce iki yana sallarken olanları düşündüm. Gücüme erişebilmem için buradan çıkmam gerekiyordu. Burada kaldığım sürece kahin kadını bulamazdım. "Yalvarırım Tanrım, yardım et" dedim fısıldayarak. Bana gücümü veren tanrıya ulaşmaya çalışıyordum. Midemden yukarıya gelen yanma hissiyle kendimi tutmadan öne doğru eğildim. Zincirler hareket ederken tiz bir ses çıkardı. Burnumdan aşağıya akan sıcak sıvı tenimde ılık bir his yarattı. Elimi kaldırdım ve yüzümü sildim.

Dudaklarımın üzerinden kabaca geçen elimi aşağıya indirdim ve avucumu açtım. Gözlerim irice açıldı ve şaşkınca önümdeki görüntüye odaklandım. Elime bulaşan kan simsiyahtı. Korkuyla tekrardan burnumu sildim ve yeniden elime baktım. Aynısıydı. Bileklerimde görünen damarlar siyaha büründü ve katı, sıcak bir sıvı akıyormuşçasına yandı. Zorla parmaklarımı sıkarak başımı öne doğru eğdim ve alnımı yere yasladım. Omzumdan paşlayıp göğsüme doğru inen sancıyla kendimi tutamadım ve başımı geriye atarak ellerimi göğsüme bastırdım. Tiz bir çığlık dudaklarımdan çıkarak bomboş odada yankılandı. Elimi kalbimin üzerine bastırarak acıya dayanmaya çalıştım. Odanın biraz ilerisinde duran kapı şiddetle açıldı ve dışarıdan süzülen ışık içeriyi aydınlattı.

Hızla ilerleyen birkaç adım sesinden sonra iri bir beden önümde durdu. Gölgesi üzerime düştü ve kokusu burnuma doldu. Alec hızla yanıma çökerek dizlerini yere koydu. Ellerini kollarımın iki yanına koydu ve "Neyin var? Yaralandın mı?" diye sordu korkuyla. Cevap veremeden acıyla inledim. "Konuş benimle" dedi çenemden tutup kaldırırken. "Kalbim duracakmış gibi" dedim nefes nefese. Bileklerime uzandı ve zincirleri açarak durumu anlamaya çalıştı. Bakışları bileklerime sataştı ve damarlarımdan yukarıya doğru uzanan siyah sıvıyı gördü. Ellerini bluzuma uzattı ve "Çıkar" dedi. Başımı iki yana sallayarak kollarımla kendimi sardım. Zorla bileklerimi iki yana açtı ve bluzumu çıkardı. Başımı eğerek vücuduma baktım. Omzumdan öne doğru yayılan siyah leke giderek büyümüş ve neredeyse kalbime kadar ulaşmıştı. Örümcek ağına benzer görüntüsünün küçük bir ucu kalbime dokunuyordu.

"Dokunma" dedim acıyla.

Mortem'in dokunuşu onu daha çok tetikliyordu. Belki de bu durumda olmamın sebebi buydu. Mortem ve İgnis birbirinden ayrı kalmamalıydı. Yüzyıllardır mührün gücü böyle korunmuş ve dengede kalmıştı. Güçleri daima ahenk içinde ilerlemeliydi. O zaman zarar gören taraf neden sadece bendim? Mortem, İgnis'i kara büyü ile fiziksel olarak bitirebilirdi. İgnis ise onu mental olarak etkilerdi. Onu içten içe delirtir ve ölüme sürüklerdi. Alec'in anıları geri gelmediği için bu belirtileri daha az yaşıyordu. "Sanırım ölüyorum" dedim zorla gülümsemeye çalışarak. Bu ölümün acı tebessümüydü. Boğazımı yakan sert bir öksürükle sustum. "Bu leke neden bu kadar hızlı büyüyor?" diye sordu dehşete düşerek. "Çünkü Mortem ve İgnis bir arada olmalı, aptal!" dedim. Başını iki yana salladı ve "Anılarımı geri almam için beni kandırmaya çalışıyorsan işe yaramaz" dedi geri çekilirken. Kollarımı iki yana açtım ve "Sence rol yapar gibi bir halim mi var?" diye sordum.

Aniden gelen ikinci bir acı dalgasıyla gafil avlanarak acıyla bağırdım. Alec öne doğru uzandı ve ben de düşmemek için onun kollarına tutundum. Başımı göğsüne doğru yasladım ve acıdan gözlerimi kapattım. Kirpiklerim ıslanmaya başladı ve gözlerimi açtığımda birkaç damla yanaklarıma doğru süzüldü. "Dayanamıyorum" dedim kolunu sıkarken. "Ne yapabileceğimi bilmiyorum" dedi telaşla. "Kara büyü yayılmaya devam ederse bunun geri dönüşü olmaz. Artık gücümüze kavuşmamız gerek" dedim başımı kaldırırken. "Yanımda olmalısın. Oturmama yardım etti ve paşparmağını yanağımda gezdirip gözyaşımı sildi. "Ölümsüz olsam bile beni öldürebilecek tek kişi sensin" dedim acıyla gülerek. "O zaman ben neden zarar görmüyorum?" diye sordu. "Kabuslar ve sesler duymuyor musun?" diye sorarken elimi karnıma yerleştirdim.

Ateş MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin