BÖLÜM 10: "Bomboş sayfalar"

529 54 3
                                    

Öncelikle sizler için bir Instagram ve Tiktok hesabı bırakacağım. Bu hesaplardan bölüm duyuruları ve edit'leri görebilirsiniz. Aynı zamanda lütfen bölümü okurken yorum atmayı unutmayın. Bir süredir bölümleri çok hızlı atıyorum ve hevesimin ölmesini istemiyorum. Desteğiniz benim için çok önemli🥲💗

İnstagram/Tiktok: Miilyedit

***

Ormanlık alanın yolu gece geldiğimizden daha az ürkütücüydü. Sabah güneşi yeni vurmaya başlamıştı ama hava oldukça soğuktu. Boris pür dikkat bakışlarını yola kilitlemiş ve sessizce durmuştu. Lorna ise gece alamadığı uykusuna arka koltukta devam ediyordu. Benim de göz kapaklarım ara sıra kapanmaya yüz tutsa da kendimi engelliyordum. Bir kişinin uyanık olması ve olası durumlara müdahale etmesi gerekiyordu. Herhangi bir yabancıya öylece güvenemezdik. Bakışlarım arabanın camından dışarıya doğru kaydı ve bir süre ormanlık alanı izledim. Dün gece konuşulan meseleler zihnimde yeniden canlandı. Boris en son kitabı bulmamız konusunda ısrarlı bir konuşma yapmıştı. Lorna ise karşılığında şöyle demişti. "Kitap evdeydi ve biz sadece binanın önündeydik. Yukarı çıkıp oradan almak yerine bizi ormanlık alana getirdin ve şimdi mi onu almamız gerektiğini söylüyorsun?".

Buraya gelmek hiç hoşuna gitmemişti. Geceyi böylesine korkutucu bir yerde, özellikle gizli sırları olan bir adamla geçirmek. Ürkütücüydü. Fakat gizli sırları olan tek kişi o değildi. Ona sırtımdaki izden bahsetmemiştim. Kendisinde de aynısından olabilir ve hatta benim sırtımdaki izi de görebilirdi. Aynı rüyaları görebilmemiz mümkünse bu da mümkün olabilirdi. Lorna'nın küçük isyanına karşılık sabırlı bir şekilde, "Bir saldırıya kurban gitmek istemezdiniz" dedi. "Kitabın peşinden gelen her ne ise, oraya çok yakındı. Tanrıya şükür ki, gündüzleri böyle bir tehlikemiz yok" dedi. Söylediği her cümleden sonra daha fazla bilgisi olduğundan ve bize sadece buz dağının küçük bir kısmını gösterdiğinden emin oluyordum.

Hayatımın en karmaşık ve zihin yorucu konuşması bittikten sonra nihayet biraz olsun dinlenebilmiştik. Sözde Lorna ile sıra sıra uyuyacak ve birbirimizi kontrol edecektik, fakat yorgunluktan her ikimiz uyuyakalmıştık. Şimdi ise gün doğar doğmaz şehre doğru yola çıkmıştık. Hala daha başıma gelenleri ve yaşadıklarımızın şokunu atlatmaya ve idrak etmeye çalışıyordum. İnsanların aynı rüyayı görmelerinin bilimsel bir açıklaması olabilir miydi? Bazı zamanlar ikiz doğan insanların aynı duyguları hissedebildikleri ve telepati yapabildikleri söyleniyordu. Fakat hayatımda daha önce görmediğim bir yabancı ile aynı rüyaları görmem ve onun beni bu rüyalar sayesinde bulması, gerçekliğe ve insan mantığına karşıydı.

Binanın olduğu sokağa gelene kadar bu bilgileri kafamda dolandırdım ve farklı açılardan düşünmeye çalıştım. Elle tutulur tek bir mantıklı taraf aradım. Araba binanın tam önünde durdu ve Boris bana doğru dönerek, "Geldik" dedi. Başımı yana çevirdim ve arka koltukta yatan Lorna'yı uyandırmak için birkaç kez koluna dokundum. Lorna kafasını montuna gömdü ve huysuzca homurdanarak, "Beş dakika daha" diye söylendi. Kapıyı açtım ve kucağımda duran çantamı sırtıma atarak arabadan indim. Arabanın arka kapısına yöneldim ve açarak, "Hadi, in" diye tekrarladım. Arabanın açık kapısından içeriye vuran güneş ışığı ile birlikte Lorna başını kaldırdı ve elini önüne tutarak, "Sanırım vampir oldum" dedi. Kalkması için destek verdim ve bir yandan da gülerek "Saçmalama" dedim.

"Ne yani siz ikinizin aynı rüyaları görmeniz mümkün ama benim vampir olmam imkansız mı?" diye sordu. Boris arabanın kapısını kapattı ve anahtarı cebine atarak diğer taraftan yanımıza geldi. Kolunu arabanın açık duran kapısına yasladı ve uykulu bir şekilde gözlerini kırpıştıran Lorna'ya baktı. Lorna uyku sersemliğini umursamadan elini havada salladı ve "Günaydın tuhaf adam" diye konuştu. Boris'in gülümsemesi yüzünde daha çok genişledi ve "Siz ikinizle çok eğleneceğiz gibi duruyor" dedi. Arabanın içine doğru eğildim ve Lorna'nın kollarını tutarak dışarıya doğru çektim. "Yeter bu kadar, kitabı almalıyız" dedim. Anlık şok etkisine uğramış gibi hızlıca kafasını kaldırdı ve "Ben onu unutmuşum" diye sonlara doğru uzatarak konuştu. Hemen montunu aldı ve sendeleyerek arabadan indi.

Ateş MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin