BÖLÜM 3: "Mezarlık"

11.5K 756 242
                                    

Bilincim kapanmadan önce en son hatırladığım şey alnımdan kan aktığı ve bazı yerlerimin morarmaya başladığıydı. Yorgunluktan kendimi tutamaz hale gelmiştim ve sonunda pes ederek soğuk kaldırıma yığılmıştım. Aradan geçen belirsiz süreden sonra gözlerimi etraftaki ışığa alıştırmak için yavaş yavaş açmaya çalıştım. Önümde pek yabancı olmayan bir yüz belirdi. O korkunç yaratığı tek hamlede küle çeviren kişiydi. Kafası bir şeylere karışmış olacak ki, uyandığımı fark etmemişti. Bedeni bana doğru dönmek için harakete geçtiğinde hızla gözlerimi kapattım.
Kıpırdamadan durdum ve ne yapacağıma karar verene kadar öylece bekledim. Odada küçük ama muhteşem denebilecek bir kahkaha duyuldu ve daha sonrasında konuştu. "Uyumadığını biliyorum ama neden yalandan taklit yaptığını anlayamıyorum" dedi. Önce tek gözümü sonra da diğerini yavaşça açtım. Önümdeki adama baktım.

"Son olanlardan sonra kime güveneceğimi bilmiyorum" dedim. Ciddi bir ifadeyle yüzüme baktı ve "Daha dün hayatını kurtardım ya?" diye sitemle konuştu. Ardından dudaklarının altından fısıldayarak "Aslında iki kez.." dedi. Dediklerini alıglayacamayacak kadar bitkindim, bu yüzden sadece "Son olaylar hakkında konuşabilir miyiz?" diye sordum. Sanki tam da bunu sormamdan korkuyormuş gibi derin bir iç çekti. Nereden başlayacağını bilemez gibiydi ve bu durumda oldukça haklıydı. Boğazını temizleyerek "Öncelikle şunu bilmelisin ki, sen bu boyuttan değilsin. Evren de olabilir, sizin dünyanızda ne adlandırıldığını bilmiyorum" dedi. Şaşkınlıkla "Bu evrenden değilsin de ne demek?" diye sordum. Aramızda geçen şu iki cümlelik konuşmayı aklı başında herhangi biri duysaydı eğer, eminim deli olduğumuzu düşünürdü. Elini ön cebine koyarak duruşunu dikleştirdi ve "Çoklu evren teorisini biliyor musun? Eğer buradan olsaydın iblisleri ve kitabı göremezdin" dedi. Devam etmesi için sessizce onu dinledim.

"Garip olan şu ki, seni Arkedía'da daha önce hiç görmedim. Eğer orada yaşamış olsaydın bir iblisle karşılaştığında ne yapılacağını bilirdin" dediğinde kafam allak bullak olmuştu ve söylediklerinde tek bir mantık kırıntısı bile bulamıyordum. "Arke-, ne?"
"Arkedia, seni yarım akıllı. Bizim ait olduğumuz evrendeki gezegenimizin adı, Arkedia."

Son yaşadıklarıma bakarsak eğer, olayların hiçbir mantıklı bir tarafı olamazdı. "Evrenler hakkında pek bir şey bilmiyorum ama bildiğim tek şey senin kafayı yemiş olman" diye konuştum. Elini alnına koydu ve gülerek "Gerçekten hiçbir şeyden haberin yok gibi duruyor" dedi. Yanıma oturdu ve "Arkedía, başka evrendeki bir gezegen ve sizinkinden çok daha farklı olduğunu söyleyebilirim. Buradaki büyü ve sihrin neredeyse on katına sahibiz" dedi. Kaşlarımı çatarak az sonra yanacak olan beynimi kontrole almak adına durdum. Konuyu daha açık anlatmasını istedim. "Arkedía'nın olduğu yer, büyülü evrenlerden sadece biridir."

"Dünya bu evrenleri keşfedemeyecek kadar ilkel kalmış durumda" dedi.

Anlamsızca kafamı salladım ve "Pekala, benim buradan olmadığıma emin misin?" diye sordum. Beni onayladı ve ayağa kalkıp çantamın açık cebinden görünen kitabı aldı. Yanıma getirdi ve kucağıma bıraktı. Hayretle kitaba bakarak, "Bunu sokağa attığımdan emindim" dedim. Alec, gülerek "Kutsal kitap kime aitse ona geri döner" dedi. Duygularım ve fikirlerim birbirine karışmıştı. Neler olduğunu bir türlü kabullenemiyordum. Bana bakarak "Kitabı okuyabiliyorsun değil mi?" diye sordu ve birinci sayfayı açtı. Kafamı salladım ve "Bazı yazılar görüyorum ama çoğusunu anlayamıyorum" dedim. Bana bakıp, "Sadece yazıları görmen bile yeterli. Bu kitap sadece bizim evrenimize ve orada yaşayanlara aittir. Diğerleri bu kitaba baktıklarında sadece boş sayfalarla karşılaşırlar" dedi. Hayretle açılan gözlerimi kitaba dikerek "O yüzden annem bir şey görememişti" dedim kendi kendime fısıldayarak. Kafasını salladı ve "Ailen ne durumda?" diye sordu. Bakışlarımı yere dikerek "Babam ben küçükken öldü. Bu yüzden onun hakkında bir şey bilmiyorum" dedim. Şüpheli bir şekilde yüzüme bakıp "O zaman ya baban da buradan değildi ya da..." dedi ama sözünü devam ettiremedi. Onun yarım bıraktığı cümleyi ne kadar çekinsem de ben tamamladım. "Ya da ben evlatlığım."

Ateş MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin