Günlerdir süren kabuslarımın ardından bir gece daha kendimi penceremin önünde bulmuştum. Hayatım boyunca uyurgezerlik sorunum olmasa bile o gizemli olaydan sonra yaranmaya başlamıştı. Bunu herhangi birisine söylersem delirdiğimden iyice emin olup, beni istemediğim halde akıl hastanesine yatırırlardı. Ya da daha kötüsü, doktorum içtiğim ilaçların dozunu arttırmayı teklif ederdi. İşte o zaman gerçekten delireceğim konusunda emin olurdum. Her gece vücudumun pencerenin önünde duran küçük dolaba çarpmasıyla, irkilerek uyanıyordum. Gözlerimi her açtığımda bakışlarım caddenin karşısındakı tek noktaya saniyeler boyunca kilitli kalıyordu. Baktığım yer tam olarak kazanın olduğu noktaydı. O olaydan sonra fazlasıyla garip hissetmeye başlamıştım. Kafam, ara sıra duyduğum ve tanımadığım kişilerin sesleri ve görüntüleriyle dolmuştu. Kendi bedenime ait değilmiş gibi hissediyordum. Ruhumun kaçıp özgürlüğüne kavuşmak için açık bir kapı aradığını hissediyordum. Bu hiss beni delirtmeye yeter miydi? Fazlasıyla.
En sonunda bu duruma dayanamayarak evden ayrılmaya karar verdim. Olayın yaşandığı, binanın karşısındakı sokağa gitmek için. Buraya kaçıncı gidişim olacağını hesaplayamıyordum. Bir ay boyunca her kabus gördükten sonra gitmiştim. Tahminlerim doğruysa ve o yaratık gerçek ise, bu sefer oradan cesedim çıkardı. Kuşkusuz aptalca bir hareketti. Hayatım boyunca şüpheyle yaşamaktansa gerçeği bilerek ölmeyi seçerdim. Neredeyse tüm umudumu kaybetmek üzereydim. Ne olduğunu bulursam, belki de benim için şimdi olduğundan daha kötü sonuçlanaktı. Nerdeyse hayatımın tamamını buna adamıştım. Kafamda dolanan sesleri anlamaya çalışıyordum. Her uykuya daldığımda ruhum bedenimden çıkmaya çalışıyormuş gibi hissediyordum. Artık kendime ait değilmiş gibi. Gündüzleri kütüphaneye giderek bu konuyu araştırıyor ve geceleri kendimi yeniden burada buluyordum. Bir zaman sonra annem bunu fark etmişti ve bu yüzden artık geceleri dışarı çıkma yasağım vardı.
Evden kaçabildiğim son geceyi iyi değerlendirmek için hızlıca aynı sokağa geldim. Yere oturdum ve tek umudum olan kitabı çantamdan alıp yavaşça kapağını açtım. En son kütüphane kaçamağımdan sonra bu kitabı açmaya zamanım olmamıştı. Sokak lambasının cılız ışığının aydınlattığı kadarıyla görmeye çalıştım. Kitaptaki çoğu kısımlar başka bir dilde yazılmıştı. Sayfalardaki resimlere odaklanarak çevirdiğimde dikkatimi çeken bir şey gördüm. Bir yaratık ve ya iblis çizimine benzerdi. Kitap o kadar eskiydi ki, herhangi sert bir dokunuşta sayfaları yırtılabilirdi. Resimler ise siyah bir kömürle çizilmiş gibiydi. Hepsi birisi tarafından özenle çizilmişti. Çizime daha dikkatli bakınca donakaldım. Kalbim bir anda hızlanmaya ve nefesimi durdurmaya başladı. Ellerim titrek bir şekilde sayfanın üzerinde gezindi. Siyah gölgenin üzerinde dolandım. Parmak uçlarım siyaha boyanmıştı. Gözlerimi sıkıca kapattım ve kitabı kenara bıraktım. "Saçmalıyorum" diye kendi kendime konuştum. O anda adamın söylediği cümle beynimde yankılandı.
"Bu kitaplar senin gibi gençler için değildir. Zihnini korumak istiyorsan uzak durmalısın."
Gözlerimi tekrar açtım ve kitaba yeniden baktım. Çizimdeki görüntü bana saldıran yaratık gibiydi ama tam olarak aynı olduğu söylenemezdi. Kitabı korkuyla yeniden elime aldım ve parmaklarımı resmin üzerinde gezdirerek altındaki yazıya getirdim. Normal dilde yazılan sadece birkaç kelime vardı.
"Görünmezi görmek için."
Her sayfanın altına ayrı bir not yazılmıştı. Merakla sıradakı sayfayı çevirdim. Damarlarımdaki korku ve heyecan daha fazla artıyordu. "Ruhların dünyası." Gitgide bedenimi korku esir almaya başladı ama yine de duramadım. Dudaklarım aralandı ve yazılmış kelimeleri söyledim. Tüm damarlarımda inanılmaz bir enerjinin dolaştığını hissettim ama bu çok kısa süreliğineydi. Kendimi toparlamaya çalıştığımda ilk önce görüşüm bulanıklaşmaya başladı ve kendimi daha fazla ayakta tutamayacağımı anladım. Panik atak geçiriyor olmalıydım. Belki de kalp krizi. Bilincim kapanmadan ve vücudum yana doğru düşmeden önce tek hatırladığım, kucağımdaki kitabın kapanarak yere düştüğüydü. Yarı uyanık yarı rüyada gibiydim. Bazı insanların rüyada olduğunun bilincinde olup, onu kontrol ettiklerini biliyordum ama kendim yaşayınca inanılması zor bir durum haline gelmişti. Zifiri karanlık olan bir yerin tam ortasındaydım ama
ne tarafa adım atarsam atayım bir türlü ilerleyemiyordum. Koluma küçük ama acıtacak darbeler atarak rüyadan uyanmaya çalıştım. Fakat hiçbir şey olmadı. Karanlık korkum olmasına rağmen, burada rahatsız olmamıştım. Tüm bedenimi tarif edemediğim bir his kaplamıştı. Karanlığın içinde bir sis bulutu belirdiğinde korkarak birkaç adım geriledim ama sis bir formaya bürünerek el şeklini aldı ve koluma dokundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Mührü
FantasíaRuhumuz bazen kendi bedenimize ait hissetirmez. Bunu farklı yollarla bize gösterir. Kafada duyulan sesler, görülen gölgeler ve daha fazlası. Ruhumuz özgürlüğüne kavuşmak için bir sürü doğaüstü yolu dener. "Her gece ruhumunun bedenimden ayrılmaya ça...