Dövüş eğitimi akademinin arka tarafında gölün kıyısına uzanan büyük alanda yapılıyordu. Ruby ile geç kalmamak için oraya doğru hızla ilerlerken çabamızın işe yaramadığını fark ettik. Diğerleri bizden önce toplanmışlardı ama etrafta herhangi bir bekçi yoktu. Sıraya dizilmiş çocukların yanına ilerleyerek durduğumuzda Ruby, dirseğiyle koluma vurarak sarışın çocuğu işaret etti ve "Üç bekçiden birisi o" dedi.
Dün yanına oturduğum çocuk olduğunu anında fark etmiştim. İkincisini sormaya fırsatım olmadan arkamdan bir ses yükseldi ve Noah elini omzuma koyarak "Bir gün sana ders vereceğimi düşünemezdim" dedi. Sırıtarak diğerinin yanına ilerledi. Gözlerim sonuncuyu ararken yanımdan bir ses insanı sinir edecek bir tonda "Dövüşebileceğinden emin misin?" diye sordu. Sorudan daha çok bir alay gibi seslenmişti.
Kaşlarımı şaşkınca havaya kaldırarak
"Seni ilgilendirmeyen konulara mı meraklısın?" diye söylendim. Bu tepkime aynı küstahlıkla gülerek "Sandığından daha çok ilgilendiriyor" dedi ve öne doğru birkaç adım attı. Noah ve sarışın çocuğun yanında durduğunda bakışlarını üzerimden çekmedi. Onun da bir bekçi olabileceğini hesaba katmamıştım. Noah, gruplara ayrılmamızı söyledi. Ruby yanımdan ayrılırken "Nasıl bekçi olabilir?" diye sordum.Omuzlarını silkerek "Kendi grubunun alfası. Onu hafife alıyorsun" dedi. Arkamı dönüp ilerlerken "Düşmanımı nasıl hafife alabilirim ki?" diye konuştum. Ruby önümden yürüdü ve ismini kağıda yazmaya gitti. Gruplar bir büyüyle belirleniyordu. Böylece kimse durumdan şikayet edemezdi. İsmimi yazarken aklımdan birçok senaryo geçti. Olabilecek bütün ihtimaller.
Büyücülerden biri elini kağıtların üzerine koyarak birkaç kelime mırıldandı. Küçük kağıtlar havaya kalktı ve bir kasırgaya tutulmuş gibi dönerek yanmaya başladılar. Alev söndüğünde toz bulutunun arasından üç tane kağıt belirdi ama bizimkiler kadar küçük değildi. Sanki kağıtlar birleşmiş ve tek bir parça haline gelmişti. Kenarları hala yanmakta olan kağıtlar havada uçarken büyük bir hızla bekçilerin üzerlerine doğru ilerlediler. Her biri ustalaşmış gibi kağıtları anında yakaladılar. Tabii ki bu işte ustalar. Sarışın çocuk elindeki kağıdı açarak okumaya başladığında yanımda dizilen çocukların bir kısmı onun takımının olduğu yere doğru ilerlediler.
Yanımızdaki yönetici yüksek sesle "Adrian Deutch'ın ekibi bu tarafa geçsin" dediğinde Adrian, onu durdurarak "Son bir kişi daha var" dedi.
Elindeki kağıdı yere indirmeden önce dönüp
yüzüme bakarak, değişik bir sırıtmayla "Lena Jean Sullivan" dedi ve kağıdı eski yerine attı. Taştan hazırlanmış zeminde kağıt küle dönüşürken bakışlarım istemsizce tek bir kişiye kilitlendi. Alec. Bir tutam kumral saç gözünün önüne düştü, iç çekerek geriye çekti. Ağzı aralandı, ama tek bir sözcük çıkmadı. Çenesi kaskatı kesilmişti, belli ki bu durumdan pek memnun kalmamıştı. Bu durumdan şikayetçi olan tek kişi Alec değildi. Noah neredeyse Adrian'a saldıracakmış gibi bakıyordu.Sonra ikisinin de dudakları gerilerek bir gülümsemeye dönüştü; Adrian dışında herhangi birisi olmasını tercih edermiş gibi bir halleri vardı. Onlara uzun uzun baktıktan sonra döndüm ve Adrian'ın takımının olduğu yere gittim. Burada ne işlerin döndüğü umurumda değildi. Şu an sadece sorularımın cevaplarının peşindeydim. Rahatsız bir şekilde yerimde durmuşken, Ruby ile gözgöze geldim. Gözlerini yavaşça kırparak rahat olmamı işaret etti ve dikkatini ısınma hareketlerine verdi. Gruplar birbirine çok yakın yerlerdeydi ve her bekçi kendi takımını ikili gruplar şeklinde ayırmaya başlamıştı.
Adrian benden biraz uzakta olan öğrencilerden sonra nihayet yanıma geldi. Karşımda durarak "Evet" dedi, beni baştan aşağı inceleyerek, "Seninle kendim ilgileneceğim, Sullivan" diye konuştu. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Az önce duyduklarım bende dalga dalga bir şok etkisi yarattı. "Lütfen başla," dedi ve yeniden karşımda durdu. Beni tartan bakışlarla süzmeye devam etti. Nefes al. Göz ucuyla Alec'in de bizi izlediğini gördüm. Nabzım hızlanıyordu, kollarım tutmaz olmuştu. Zorlukla ellerimi havaya kaldırdım ve yumruk yaparak bekledim. Adrian ellerini iki yana açıp gülümsedi. "Kendini sıkma. Sadece bakışlarını üzerimden ayırma ve hareketlerimi ben yapmadan önce tahmin etmeye çalış" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Mührü
FantasyRuhumuz bazen kendi bedenimize ait hissetirmez. Bunu farklı yollarla bize gösterir. Kafada duyulan sesler, görülen gölgeler ve daha fazlası. Ruhumuz özgürlüğüne kavuşmak için bir sürü doğaüstü yolu dener. "Her gece ruhumunun bedenimden ayrılmaya ça...