BÖLÜM 13: "Gölgeler"

5.3K 417 54
                                    

Elime geçen ilginç mektuptan sonra mührün diğer sahibini bulmak için araştırmalara başlamıştım, fakat birisi kitaplardan bazı sayfaları çalmıştı. Karanlığın hükmedicisi ve soyundan gelenleri, mortem'in bütün bilgilerini almıştı. Gücün şimdiki ve ya eski sahibi kendini gizlemeyi başarmıştı. Üstelik benim lanetim hakkında her şeyi biliyor olmalıydı. Bütün kitabı okumuştu. Belki de en yakınımda olanlardan biriydi ve ben onu göremiyordum. Bir anlığına duraksadım. Daha fazla zaman geçmeden onu bulmam gerektiğini biliyordum.

Eğer mortem'in gücünü nasıl dışa vurduğunu bilseydim, onu bulabilirdim. Bu evrende bilmediğim binlerce tür doğaüstü varlık var. Herhangi biri ile karıştırıyor olabilir ve yanlış yola sapabilirdim.

Ruhumdaki laneti kimse kaldıramazdı ama bununla bir şekilde baş etmeliydim. Buraya geldiğimde herkesin kötülükten ve hırslardan uzak olduğunu sanmıştım ama Noah, bana yönetimin tek umursadığı şeyin güç olduğunu söylediğinden bu yana işler değişmişti. İblislerin soyunu kurutmak için en güçlü kişiyi arıyorlardı.

Parmaklarımın altında duran kitabı havaya bırakarak raflarda yerini alışını izledim. Ayağa kalktım ve çıkışa doğru yürüdüm. Huzursuzluk içimi tamamen kaplamışken, birisi kütüphaneye girdi. Beni gördüğü anda sinsi gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. Sanki kaostan ve kargaşadan besleniyor gibiydi ama ona istediğini vermeye niyetim yoktu. En azından bu gün değil. Kara gözleri üstümde dolaştı.  "Seni burada gördüğüme sevindiğimi söyleyemem ama yalnız olmamız işime gelir" diyerek dibime kadar yaklaştı.

Küçümseyici bakışları ve gülümsemesi varlığını korurken dudaklarını araladı "Alec'in sana olan ilgisi sırf isyankarlıktan kaynaklı. Farklı olduğun için. Onu umursamayan, ilgisiz kız ayaklarına yattığın için" dedi. Yumruklarım sımsıkı olmuştu. Bir olay daha çıkmamalıydı. Tüm kaslarımın sinirle gerildiğini hissedebiliyordum. Sadece yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim ve "Demek öyle?" diye alayla konuştum. İstediği tepkiyi alamadığı için Nancy, gözlerini kısarak baktı. "Bu gün hepsi bitecek ve sana söylediğim gibi, elindeki her şeyi alacağım" dedi.

Yanından geçmeye hazırlanırken kendimi tutamadım ve sert bir şekilde omzuna çarptım. Kendimi saklamak zorunda olduğum bütün bu süre boyunca sinirlerimi kontrol altına almalıydım. Hiçbir şey söylemeden yanından öylece geçip çıkışa doğru yürüdüm. Yüksek tahta kapıyı elimle iterek açtım, köşeyi dönerek merdivenlere yöneldim. Bu okulda Nancy söz konusuysa, sırtımda her zaman bir hedef tahtası olacaktı. Tek soru, ne zaman saldırıya geçeceğiydi. Sebebpsiz ökfesi ve kini hem kendisini hem de bizi tüketecekti.

Merdivenlerden aşağı her adım atışımda, içimde tuttuğum öfkeyi biraz daha serbest bıraktım. Sınıfın olduğunu kata geldiğimde öfkem biraz azalmış olsa da sinirlerim çok daha gerilmişti, kendi kendime konuşarak içimdeki öfkeyi döküyordum.

Sınıfa girerken onun söylediği sözleri düşündüm. Belki de onu ciddiye almalıydım. Sonuçta asılsız tehdit yapacak biri değildi. Boş bir masa buldum, sırt çantamı üstüne bıraktım, kitabımı çıkarıp en yakınımda oturan bir grup çocuğa omzumun üzerinden kısa bir bakış attım. Hemen kafalarını çevirdiler. Kendimi sanki bir ucubeymişim gibi hissediyordum. Oturup derin bir nefes alarak kendimi rahatlattım ve ardından kütüphanede okuduklarımla ilgili hatırlayabildiğim her şeyi deftere yazmaya başladım. Birkaç cümleden sonra etraftakıların bakışları ve Nancy'nin tehditleri aklımdan uçup gitmişti.

Yanımdaki sandalyenin birden gıcırdamasıyla başımı kaldırdım, kalemim masadaki yerini çoktan almıştı. Adrian yanıma oturdu ve rahat bir tavırla kolunu sandalyenin başlığına koydu. Her zamanki kendini belli eden gülüşü yüzündeki yerini aldı ve sakin ses tonuyla "Neden yalnızsın?" diye sordu. Sorduğu sorudan sonra kollarını göğsünde kavuşturmuş, bir ileri bir geri yaylanarak, dudaklarında sinsi bir gülümsemeyle bana bakmıştı.

Ateş MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin