Ölüm bazı inançlarda bir son iken, bazıları için ise ikinci hayatın başlangıcıdır. Peki ya, ben ölümü nasıl tanımlardım? Kurtuluş. Kendi ellerimle getirebileceğim sonumu, bile isteye kabul ettim. "Deneyelim" dedim. Bunun içten içe bir intihar girişimi olduğunu ve bunu düşünerek kabul ettiğimi bilseydi, bu seçimi en ucra köşelere atardı. Büyük bir güce sahip olmanın kötü yanlarından birisi ise kafa karışıklığıydı. Size yaklaşmak isteyen kişinin gücünüz için mi, yoksa gerçekten siz olduğunuz için mi ilgisini çektiğini bilemezsiniz.
Alec, başını sallayıp kabul edince eldivenini çıkardı. Ardından ürkek ve temkinli bir şekilde tek parmağını koluma dokundurdu. Yüz ifademi ve acımı kontrol etmek istedi. Parmakları bileğimi sardı ve ardından başı geriye doğru düştü. Birkaç saniye sonra bileğimi tuttuğu yerden damarlarım yanmaya başladı. Diğer elimi dizime koydum ve olabildiğince sıktım. Damarlarıma dolan acı bütün bünyemi sarmaladı. En sonunda Alec, elini çekti ve siyah eldivenini yeniden taktı.
Ellerimi önümde tutup avuç içlerime baktım. Derimin yüzeyinde görünen damarlar simsiyah olmuştu. Bedenim ise yılların yorgunluğunu taşıyor gibiydi. Birbirimize tutunarak zar zor ayağa kalktık. Alec, ormanın derin köşelerine baktı ve "Yürüyerek gitmek intihar olur" dedi. Nerede olduğumuzu bilmeden, bir ormana körü körüne adımlamanın tam anlamı bu olurdu. Bizi kaçıran adamlar bir tür portal açmışlardı. Bulunduğumuz yerden bu kadar kısa sürede bizi uzaklaştırmaları imkansızdı.
Alec, kolumu bıraktı ve birkaç adım geriledi. Dizleri titrese de kendini dengede tutmayı başardı. "Göreceklerin için kendini hazırla" dedi. Sessizce düşündüm. Kendisi de bir şey söylemeden direndi. "Bunu uzun süredir yapmıyorum" diye fısıldadı. Kollarını omuzlarının arkasına yetişecek kadar uzattı. Derisini sertçe kaşıyormuş gibiydi. Önce boynunun arkasından siyah katı dumanlar belirdi. Ardından kollarını iki yana açtı ve dumanlar hızla yayılarak genişledi. Korkuyla irkilerek birkaç adım geriledim. Siyah birikintinin üzerime doğru geldiğini düşündüm, fakat katı bir hale büründü. Önce bir ve ardından ikinci kanat biçimini aldı.
Ağzım istemsizce açıldı ve boşta kalan elimle hızlıca kapattım. Çığlık atmak istedim, şaşkınlığımı belli etmek, fakat bu düşmana yerimizi açık etmekten başka bir işe yaramazdı. Alec, yavaş adımlarla yanıma yaklaştı ardından ilk önce sol elini bana doğru uzattı. Bakışlarımı simsiyah kanatlardan ayırmadan öylece durdum. Gözlerimi diktim, elimi öne doğru uzattım ve onunkini tuttum. İlk önce kendini alıştırmak için kanatları birkaç kez boşluğa doğru çırptı. Beni kucağına aldığında öne doğru atılmak ve havaya yükselmek istedi. İlk deneme başarısızlıkla sonuçlandı ve sadece öne doğru sendeledik.
Acısının yarısını almış olsam bile bedenindeki yorgunluk onu tamamen bırakmamıştı. Bir kez daha denemek istediğinde arkamızdan ayak sesleri gelmeye başladı. Alec, hızla arkaya doğru döndü ve gelen siyah cüppeli adamlara baktı. Dişlerini sıkarak "Hadi, hadi!" diye sabrısızca konuştu. Arkamızı kollayarak "Bunu kaç kez denedin?" diye sordum. Kanatları bir kez daha çırptı ve "Sadece birkaç kez" dedi. Sertçe yutkunarak omzuna daha sıkı tutundum ve "Yapamazsan ne olur?" diye sordum. Tam o anda koşarak ilerledi ve birkaç çırpış daha denedi.
Ayaklarımız yerden ayrıldı ve adamlar yetişmeden önce havaya yükseldik. Ağaçların hizasından yükseğe çıktığımızda, gözünü önden ayırmadan konuştu. "Yapamazsam yere çakılırız" dedi. Yükseklik korkum yüzünden dönüp aşağıya bakmadım. Sadece gözümün gördüğü yerde odaklandım. "Biz ölümsüz değil miyiz?" diye sordum. Başını belli belirsiz sallayarak, "Umarım bunu denemek zorunda kalmayız" dedi. Yolculuk boyunca bu cümlenin korkusunu bütün hücrelerimde hissettim.
Görüş alanımıza tanıdık yerler girene kadar havada süzülerek ilerledik. Akademinin büyük kulesi görüş alanımıza girdiğinde oraya doğru yöneldik. Bahçeden nöbet tutan birkaç öğrenci dışında kimse kalmamıştı. Herkes içeriye tahliye edilmiş olmalıydı. Alec, ön tarafa doğru dikkatlice baktı. İneceği yeri kendi kafasında belirledi ve ardından "İniş konusunda hiç iyi olmamışımdır" dedi. Omuzunda ve boynunda duran elimi tutunmak için daha çok sıktım. "Sorun yok, en fazla ne olabilir ki?" diye sordum. Başını iki yana sallayarak, "Şimdi göreceğiz" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Mührü
FantasyRuhumuz bazen kendi bedenimize ait hissetirmez. Bunu farklı yollarla bize gösterir. Kafada duyulan sesler, görülen gölgeler ve daha fazlası. Ruhumuz özgürlüğüne kavuşmak için bir sürü doğaüstü yolu dener. "Her gece ruhumunun bedenimden ayrılmaya ça...