Aradan geçen bir gecenin ardından korkuyla çaresiz bekleyişimi sürdürdüm. Her an Boris'i getireceklerini bekleyerek durdum. Lendor'un bizim hakkımızda söylediği şey kafamı yeterince kurcalamaya yetmişti. Onun abim olduğunu söylemişti. Eskiden olsa bunun bir saçmalık olduğunu söyler ve kestirip atardım. Fakat şimdi her ince ayrıntıyı bile uzunca düşünmem gerekiyordu. Her küçük bilgi bizim için kurtuluşun ve gerçeğe ulaşmanın merdivenlerini kuruyordu. Anılarımızı geri getireceğini dile getirmişti. Bunu yapabilir miydi? Belki. Dün gece bunu denediğinde etraf kaos alanına dönmüştü. Son görüşümde adamlar bizi götürmeden önce yere eğilmiş ve küçük kürenin etrafa dağılan parçalarını topluyorlardı.
Boris geldiğinde bunu tamamlayabilir miydi? Bunu içten içe istiyordum. Zihnimizdeki boşlukların dolmasını ve bir piyon yerine oyunda eşit şartlarla savaşmayı istiyordum. Lendor'un bunu yaparak elde etmek istediği şeyi düşündüm. Taraf değiştirmemizi mi bekliyordu? Diğer tarafın kim olduğunu bile bilmezken. Anılarımız geri gelince onunla savaşma ihtimalimizi hiç mi düşünmüyordu? Belki de kendi gücüne bu kadar güveniyordu. Peki ya biz? Unuttuğumuz hayatımızda biz tam olarak kimdik? Lendor'un söylediği gibi bir savaşçı olabilirdik. Bu içgüdüsel savaş yeteneklerimizi açıklardı. Başka bir boyuttan gelme fikrimiz de doğru olabilirdi. Bu da kabuslarımızı, yaşlı kadının üzerimde kullandığı gücünü ve diğer olayları açıklardı.
Burada kalmak hepimizi farklı şekillerde etkiliyordu. Hepimizin arkada bıraktığımız birileri vardı. Benim için önemli olan annem ve Lorna'ydı. Annem şimdiye kadar meraktan ve endişeden delirmiş olmalıydı. Bana ulaşmak isterken bu adamlara bulaşması en son isteyeceğim şeydi. Lendor'un söylediklerinin doğru olma ihtimali, benim annem ile aramdaki bağı da etkiliyordu. Onun söyledikleri doğruysa, o zaman ben annemin gerçek çocuğu değildim. Bunu bana hayatım boyunca tek bir gün bile hissettirmemişti. O zaman beni nasıl bulmuştu? Bu olaylardan haberdar olabilir miydi? Hayır, annem sır saklayamazdı. Her şeyi becerirdi ama yalan söyleyemezdi. Özellikle bana, tek kızına...
Boris ve Lorna yakalanmayan tek kişilerdi. Lorna'yı bu olaylara dahil eden kişi en başından bendim. Lendor bizi sağ tutuyordu, çünkü onun işine yarayacağımızı düşünüyordu. Peki ya, Lorna? Ona merhamet etmesi için hiçbir sebep yoktu. Lorna kabuslar görmez ve garip olaylar yaşamazdı. Ben onu kaosun içine çekene kadar sıradan bir yaşama sahipti. Şimdi ise benim yüzümden kendi hayatı pamuk ipliğine bağlıydı. Boris ise olanlardan habersiz endişeyle arama içindedir. Kısa zamanda onu tanımaya fırsatım olmuştu. Çok meraklı ve araştırmayı seven biriydi. Felix, Faye ve Megan'ın ardından bizim kayboluşumuz gelince bunun peşini asla bırakmazdı. Bırakması kendisi için iyi olabilirdi. Diğer yandan ise bu belirsizliğe artık bir son verilmeliydi.
Zihnim bulanmaya başlarken başımı iki yana salladım ve derin bir nefes aldım. Oturduğum yatağın üzerinde kıpırdanırken bileğime bağlanmış zincirler zangırdadı. Yatağın biraz ilerisindeki kapı aralandı ve Darian içeri girdi. Elinde tuttuğu tepsiyle birlikte yanıma kadar yürüdü. Tepsiyi yatağa bıraktı ve "Seni çözeceğim ama herhangi bir atak yapmaya çalışma" dedi. Yavaşça başımı salladım ama bir şey demedim. İlerledi ve anahtarı çıkarıp zincirleri açtı. Kurumuş dudaklarımı zorla aralayarak "Su verebilir misin?" diye sordum. Yüzüme bakmadan başını salladı ve sürahiye uzandı. Su bardağını doldurup bana uzatırken elinin benimkine dokunmasından çekinmedi. Bardağı hızlıca çekip alırken ona bakmadım.
Suyu içtikten sonra bardağı tepsiye bıraktım. Yemek için kısa bir vakit ayırdıktan sonra Darian diğer elinde tuttuğu birkaç parça kıyafeti yatağa bıraktı. "Giyin" dedi. "O manyak şimdi ne yapmanın peşinde?" diye sordum. "O manyak, evrendeki en güçlü kozmik enerjilerden birisini içinde barındırıyor" dedi kibirli bir tavırla. Bu yüzden kendisine güveniyor olmalıydı. "En azından öyleydi" diyerek fısıldadı. "Şimdi değil mi?" diye sordum. Bunu duyduğumu fark edince şaşkınlıkla bana baktı. "Olacak" dedi kısaca. Ayağa kalktım ve kıyafetleri aldım. Üstümü çıkarırken Darian'ın dönmesini beklemedim. Bakışları birkaç saniyeliğine donup kalsa da ardından hemen arkasını döndü. Dudaklarım yana doğru kıvrılırken, "Gören de utandığını sanacak" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Mührü
FantasyRuhumuz bazen kendi bedenimize ait hissetirmez. Bunu farklı yollarla bize gösterir. Kafada duyulan sesler, görülen gölgeler ve daha fazlası. Ruhumuz özgürlüğüne kavuşmak için bir sürü doğaüstü yolu dener. "Her gece ruhumunun bedenimden ayrılmaya ça...