"Darian"
Günlerdir aklımı kurcalayan ve beni deliye çeviren sorularımın yanıtı sadece ondaydı. Bir insana bunu doğrudan nasıl sorabilirdim ki? Nefesim kesilecek gibi oldu ve panik atak krizim yeniden alevlenmeye başladı. Çizimlerin bir kısmını elimde tutuyordum. "Hepsini sen mi çizdin?" diye sordum zorlukla. "Evet, kendi atölyemde başkasının çizimini tutmam" dedi. Sırtım ona dönüktü fakat yanıma doğru yürüdüğünü duyabiliyordum. Sertçe yuktundum ve kağıtları masanın üzerine bıraktım. Tek elimi boğazıma götürdüm ve sıkmaya başladım. Yine nefessiz kalmaya başlamıştım. "Yani sergiye isimsiz olarak resim gönderiyordun" dedim. Sözlediğim her sözde nefesim biraz daha kesildi. Dudaklarımı araladım ve ağzımdan derin bir nefes aldım. Sorgulamadan buradan çıkıp gitmek istiyordum. Krizim daha da şiddetlenmeden defolup gitmek. Arkamdan yaklaştı ve tek elini omzuma koyarak, "Bir sorun mu var?" diye sordu. Omzuma koyduğu elinin altında tenim ani bir acıyla yanmaya başladı. Elinin altında kıvrandım ve şiddetle yere çöktüm. Darian korkuyla yere eğildi ve "İyi misin? Lena, ne oldu? Konuş benimle" dedi art arda. Elini uzattı ve yeniden tutmak istedi ama bu sefer erkenden geriye çekildim. "Tenim yanıyor" dedim çaresizce. Giysimin altında boynumun arkası ve omzum derin bir yanma etkisiyle beni kıvrandırıyordu. Dizlerimin üzerinde durup ağlayarak başımı yere eğdim ve alnımı zemine yasladım. Elimi omzuma götürdüğümde acı daha fazla sızlamaya başladı. Darian bluzumun iki tarafını çekiştirerek, "Çıkar şunu" diye aceleyle konuştu. Kollarını tuttum ve onu kendimden uzaklaştırarak, "Yapamam" diye bağırdım. "Kıpırdayamıyorum."
Kollarımı acıdan kaldıracak halim kalmamıştı. Beni hiç beklemediğim bir anda yakaladı ve bluzu tek hamlede başımdan çekip çıkardı. Acı bütün iliklerime kadar yayılırken başım ileriye doğru düştü ve onun omzuna yaslandı. Çenem neredeyse köprücük keğimine değiyordu. Bluzu kenara attı ve başımı kaldırmak için çenemi tuttu. "Bana bak, bana bak Lena" diye art arda seslendi. Gözlerim acıdan dolayı kapanıyor ve ağırlaşıyordu. "Uyanık kal" diye fısıldadı çenemi biraz daha yukarı kaldırırken. Üzerimde sadece sütyenim ve altımda kot pantolonum vardı. Bir elini çıplak belime koydu ve diğeri çenemin altından baskı yaptı. Yavaşça yanağımı okşadı ve "Kafayı yemek üzerim. Neyin var senin?" diye çaresizce sorguladı. Buna verebilecek herhangi bir cevabım yoktu. Onun hakkında öğrendiğim yeni bilgiler bile bulanan zihnimde karışmıştı. "Bilmiyorum" dedim fısıldayarak. Belimdeki eli yukarıya doğru çıktı ve geriye yaslanmam için yardım etmeye çalıştı. Parmakları yukarıya doğru çıkmaya başladığı anda aynı acı yeniden vurmaya başladı. Acıyla kendimi ileriye doğru ittim ve parmaklarının tenimden ayrılması için kıvrandım. "Çek elini!" dedim acıdan inleyerek. Ne olduğunu anlamayarak şaşkın bir şekilde geriye düşüp beni izledi. Yanından geçtim ve zar zor birkaç adım atarak yere çöktüm. Kollarımı kendi etrafıma sararak acı geçene kadar ağlamaya devam ettim.
Yerinde hareketsiz kalmış ve gözlerini tek bir noktaya dikmişti. Sırtıma bakıyordu. Hafif yana çevirdiğim başımı eğerek öksürdüm. "Aman tanrım" diye şaşkınca konuştu. Ardından arkamdan geldi ve yanıma çöküp sessizce izledi. "Nasıl oldu bu?" diye sordu. Ellerimi yere koyup zorla başımı kaldırdım. "Ne?" diye sordum belirsizce. "Bu iz" dedi fısıltılı bir sesle. Nutkum tutulmuştu. Birkaç saniyeliğine bedenimdeki eşsiz acıyı unutup onun dediği şeye odaklanmıştım. Sırtımdaki izi görebiliyordu. Beynim onun hakkında öğrendiğim ilk bilgiyle bunu birleştirmeye ve ortak bir sonuç çıkarmaya çalışmıştı. Tekrar elini kaldırıp omzuma dokunmak istediğinde ani bir refleks olarak sağ elimi kaldırdım ve onu durdurdum. "Alec, yapma!" dedim acıyla. Bana doğru uzattığı eli havada hareketsiz kaldı ve ardından yavaşça yere indirdi. "Darian" dedi garip bir ses tonuyla. "Ne?" diye sordum ama zihnim karışık bir girdabın içine gömülmüştü. "Bana Alec diye seslendin" diyerek, "Boşver önemli olan bu değil. Seni hastaneye götürmemiz gerek" dedi. Ona neden farklı bir isimle seslendiğimi bilmiyordum. Kendisi söyleyene kadar bunu fark etmemiştim. Acıdan dolayı zihnim karışmış olmalı ve öylece seslenmiş olmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Mührü
FantasyRuhumuz bazen kendi bedenimize ait hissetirmez. Bunu farklı yollarla bize gösterir. Kafada duyulan sesler, görülen gölgeler ve daha fazlası. Ruhumuz özgürlüğüne kavuşmak için bir sürü doğaüstü yolu dener. "Her gece ruhumunun bedenimden ayrılmaya ça...