27.BÖLÜM: "Kuruluş"

2.2K 198 9
                                    

ARKEDİA'NIN KURULUŞU.

Gezegenin yarandığı ilk günlerde bu evrenin en büyük gücü olan Kara ateş, iki bekçisini yaratır. İlkin has koruyucular: Gururlu, korkunç ve özgür. Saçları ve tenleri mücevherler gibi parlar. Onlara bakanlar hayran olur, çünkü o muhteşem güzellikleri yıkıcıdır. Sayısız yüzyıllar boyu Arkedia denen gezegende yalnız yaşarlar. Onlara eşlik eden periler, büyücüler, kahinler ve daha bir sürü olağanüstü varlık, burada daha sonradan yaranarak hayatlarını sürdürmeye başlarlar.

Gecenin en derin karanlığından kötü ve güçlü ibisleri yaranır. Bu iki ırk, yüzyıllar boyunca pek çok savaş yaparlar.

Sonra kızıl denizin ötelerinden Arkedia'ya yetenekli koruyucuları gelir. Onlar da iblislerle savaşır. Ama iblislerden koruyuclardan güçlüdür. İblisler diğer varlıkları yok ettiği gibi, koruyucular da iblisleri yok eder. İki esas mühür sahibi bu savaşta ortaya çıkar ve onlara yardım eder. Böylece önce bir ateşkes, ardından da, iblisler ve diğer varlıklar arasında bir antlaşma yapılır. Bu müttefiklik sayesinde, Arkedia'da binlerce yıllık barışı sağlayan iki büyük koruyucu olmuştur. Element koruyucuları yerlerini onlara bırakır ve görevlerini tamamlayarak diyardan ayrılırlar. Tam iki yüz yıl mühürlenmişler insanlar arasında tek hâkim güç olur. Konseyde yer alan bütün kadim üyeler zamanla birer birer ölür ama mühürlenmişler ölmez; çünkü onlar kudretlerini kara ateşten almaktalar ve hiç kimsenin gücü onları devirmeye yetmemektedir.

Aradan geçen binlerce yıldan sonra mühürlenmişler kendi kan bağı olmayan nesillerini devam ettirir ve dengeyi korumak adına savaşırlar. Gezegende hiçbir tehlike kalmadığını zaman, bir gece kara ateş gücü mühürlenmişlerden alır ve onlara güzel ve normal bir yaşam sunar. Eski yaşamanlarını unuturlar. Herkes iki koruyucu olduğunu bilir ama kim olduklarını hatırlamazlar.

Arkedia'nın en huzurlu dönemlerinden birinde ve onlardan yüzyıllar sonra bile hiçbir mühürlenmiş kişi dünyaya gelmemiştir. İnsanlar buna bir yandan sevinerek artık gezegende hiçbir kötü olay olmayacağı düşünürler. Lakin zihni ruhlar tarafından ele geçirilmiş bir büyücü kendini belli eder ve gezegene en karanlık dönemini yaşatır. Fakat yaptığı büyüler ters gider. Yapmış olduğu kötülükler kara ateşi yeniden uyandırır ve iki seçilmişin ruhunu serbest bırakır. Güçlerinin sınırsızlığından habersiz olan iki genci.

***
GÜNÜMÜZ:

Savaş yüzünden bir süre sonra bahçenin farklı köşelerinde korku ve endişe hüküm sürmeye başlamıştı. Öğrenciler ve bariyeri geçmeye çalışan iblisler birbirlerinden uzakta olsalar da, bunu pek dert etmiyorlardı. Özellikle Adrian üstünde koruyucu büyüsü olmasa bile, yirmi otuz iblisi tek başına haklayabilirdi. Tam o sırada bariyerin açılan küçük kısmından Adrian'ın göğsüne hızla bir ok fırlatıldı. Oku kendisine fırlatana döndü. Yüzünde yara izi olan, iriyarı, alt dişleri olmayan bir yarı insan yarı iblisti.

Aldığı darbenin şiddetiyle Adrian birkaç metre geriledi, eliyle yarasına bastırarak yere düştü. Hemen ardından bariyerin üstüne kara uçlu oklar yağmaya başladı. Öğrenciler bariyerin üstündeki büyünün kendilerini koruyacağından emindi ama yine de güçleriyle kendilerini korumaya çalışıyorlardı. Her zaman dikkatli olmakta fayda vardı. Düşman iblisler her an tılsımlı bir okla üstümüzdeki koruyucu büyüyü delip geçebilirlerdi. Sağanak gibi yağan ok yağmurunun her biri bariyere değdiği anda sanki hepsi vücuduma saplanıyormuşcasına acı çekmeye başlamıştım. Bariyer bizim gücümüzden besleniyordu. Kara büyüyle mühürlenmiş oklar bana da etki ediyordu.

Bir saniye bile dolmadan, dizlerimin üzerine çöktüm ve acıyla çığlık attım. Tenimin üzeri mor pullarla örtülmeye başlamış ve her saniyede beni daha çok acıya boğmuştu. Atılan okların arkası bir saniyeliğine kesilince, Sera silahların arasından bir mızrağını kaptı ve bütün gücüyle okçuların birkaç metre yukarısına doğru fırlattı. Mızrak fırlatabilmek için çok alıştırma yapmak gerektiğini biliyordum. Dolayısıyla hedeflediği adama isabet ettiremeyince şaşırmadı ama iblislerin tamamını ıskaladığına da şaşırmıştı. Mızrak başlarının üstünden geçip arkalarındaki kale ağaçlara çarparak parçalanmıştı. İblisler iğrenç gülüşlerini göstererek dalga geçiyorlardı.

Ateş MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin