BÖLÜM 11: "Çember"

7K 533 38
                                    

Odanın içinde tek başıma yatakta uzanırken, bedenimdeki soğukluk sanki akademiyi çevreleyen fırtına ile aynı hava dalgasına sahipti. Oda yeteri kadar sıcak olsa da bu günün benim için ne kadar sıkıntılı geçtiğini düşünürsek, bu kadarı bile iyiydi. Kapı açılarak Ruby içeri girdiğinde tedirgince yarım saniye kadar beni izledi ve daha sonra aralık bıraktığı kapıdan birine seslenerek gelmesini söyledi. Huzur verici gülümsemesi ve şirin tavırlarıyla Sera odaya girdiğinde yapabileceğim en iyi şekilde gülümsedim ve yatakta oturur pozisyona geldim.

Dizlerimi kendime çekerek derin bir nefes aldığımda ciğerlerimin acıdığını hissettim ama bunu yüzüme yansıtmamak için dudağımı ısırdım. Sakince kendimi toparlamaya çalıştım. Ruby, yatağın ucuna gelerek "Birilerinin kız desteğine ihtiyacı olduğunu duyduk" dedi. Geniş yatağın bir ucuna kayarken elimle gelmesini işaret ettim. Sera, diğer yanıma uzandığında ortada kalmıştım ve bu fırsat kızların beni kolları arasına almasına iyi bir zemin yaratmıştı.

Ruby, kısık ses tonuyla "İstersen rahatlaman için sana küçük bir büyü yapabilirim" dedi ve yüzünü benimkine doğru çevirdi. İç çekerek "Bunun benim üzerimde pek işe yarayacağını sanmıyorum" dedim. Sera sıkıntıyla elimi tutarak "Sorunun nedir?" diye sordu. Biraz bekledikten sonra ona verebilecek herhangi bir cevabım olmadığını fark ettim. Yeni bir başlangıç yapmak isterken şimdiden herkese yalan söylemek zorunda kalmıştım. Belki de sadece bir süreliğine gerçeği tam olarak söylemekten kaçınmalıydım.

Derin bir nefes alarak konuştum. "Bugün o adam öldüğünde...İçimde bir parça onun öyle toz bulutuna dönerek yok olmasına sevindi. Hatta daha fazlasını bile istedim" diyerek kendime bile yeni itiraf ettiğim gerçekleri ilk kez sesli bir şekilde cümlelere döktüm. Ruby başını salladı, bakışlarındaki parıltı söndü, sesini iyice alçalttı. "Nasıl doğmuş olursa olsun, hiçbir kişi güç için duyduğu arzuyu kolayca bastıramaz" dedi. Söylediklerinin ağırlığı bir süre öylece durmamıza neden oldu. Boğazımı temizledim. "Siz de benim gibi hissediyorsunuz o zaman, değil mi?" diye sordum.

Ruby bakışlarını başka yöne çevirdi. Boğazındaki damarlar kısa bir yutkunuşla hareket etti. "Evet. Öteki yarım cadı. Yani tam olarak bir gezgin değilim. Cadıların genetiği daha farklı olur. Cadılar yalnızca kara büyü yaptıkları zaman güçlerinin sınıra ulaştığını hissederler" dedi. Sol tarafımda uzanan Sera konuya kendi tarafından hissettikleriyle dahil olurken, burada eğitim alan herkesin az da olsa bir karanlık tarafı olduğunu yeni fark etmiştim. "Ben de öyleyim. Bazılarının hayatta kalmak için öldürmeye ihtiyacı olur, bazıları da kendini kontrol edebilir, ama eğer bir kurtsan, neye ihtiyacın olduğunu tam olarak bilemezsin. Konu sadece duygularınla gelişir" dedi.

İçimden gelen kelimeler dilimden dökülmeyi beklerken kendimi tutamadım ve bir kısmını anlatmaya başladım. "Sanırım ben kocaman bir soru işaretiyim. Ne gibi özelliklerim olduğunu, gücümü ya da tehlikesini kendi kendilerine ortaya çıkıncaya kadar kimse bilemez. Ben dahil" dedim. Ruby başını sallayarak omzumun ötesinde camdan bir yerlere baktı, ne düşündüğü anlaşılmıyordu. Bakışları bana döndüğünde sakin bir sesle "Sen hangi hangi tip olduğunu düşünüyorsun?" diye sordu. Birden ensemdeki tüyler dikildi, tenimde buz gibi bir ürperti hissettim. Usulca, derin bir nefes çekip rahatlamak isterken gözkapaklarım yavaşça kapandı.

"Sadece çok tehlikeli olduğunu hissedebiliyorum" diye fısıldadım.

Elimdeki kolyenin ucunu avucumun içinde sıkarken göğsümün daraldığını hissettim. Gerçekte kim olduğumu öğrendikten bu yana, hayatımda ilk defa gerçek anlamda mutlu olduğumu hissediyordum. Bir süreliğine üzerimde asılı olan kara bulutlar artık yok olmuş gibiydi. Sonra işler yeniden değişti ve karanlık lanetim peşimi bırakmama yeminini devam ettirdi.

Ateş MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin