Sessiz çığlıklarımın arasında boğulduğum kabuslardan birinin içindeydim. Kollarım ve bacaklarım tutulmuş, sesim çıkamaz olmuştu. Kabuslar birer yapboz parçası gibi ilerlemeye başlasa da bu düzen artık durmuştu. Kısır bir döngüye girerek, zihnimde tekrarlanıyordu. Birkaç kişiden oluşan bir çemberin ortasında öyle duruyor ve ardından bilincimi yitiriyordum. Stresli ve ya korkmuş bir halde değildim. Bulunduğum yere dair hiç olmadığı kadar derin bir aidiyet duygusuna sahiptim. Gerçekten evimde gibi hissediyordum.
Etrafımda duran kişilerin yüzleri kara bir sisle örtülmüştü. Kısa bir süre sonra ise herkesin bedeni yana doğru düşerek yere yığılmışlardı. Gözlerim kapandığı anda kendimi gerçek dünyada buluyordum. Bir gece defalarca kez bu anı yeniden ve yeniden yaşıyordum. Çember toplanıyor, herkes yerine oturuyor ve ardından bilincimiz kapanıyordu. Kusursuz bir düzenle kurulmuş bu çizgi hiç bozulmadan ilerliyordu. Ruhum oradan ayrılmak istemiyormuşcasına kalmak için çabalıyordu. Kabuslarımdan uyandığım zamanlarda hissettiğim sevincim yoktu. Aksine orada biraz daha kalmak isterdim.
Bu duygu benim seçtiğim ve ya ihtiyaç duyduğum bir şey değildi. Öylece içimi doldurmuş ve bunu hissetmeme sebep olmuştu. Gözlerim boşluğa dikilip kalsa bile, zihnim aynı görüntüleri canlandırmaya devam etti. Kapımın köşesinden duyulan ses içeride yankılanana kadar kendimi durduramadım. Bakışlarımı sabitlediğim yerden ayırdım ve yana doğru döndüm. Kapının köşesinde duvara yaslanan anneme baktım. "Günaydın" diyerek gülümsedi.
"Günaydın" diyerek hafif bir tebessüm sundum.
Yatağımın yanına kadar ilerledi ve elindeki büyük bardağı yanıma bıraktı. Kahve kokusu burnuma dolana kadar kendime gelememiştim. Sırtımı dikleştirdim ve yatakta oturdum. Bardağı dolabımın üzerinden alarak, "Teşekkür ederim" dedim. Başını salladı ve çıkmadan önce, "Gece geç gelebilirim" diye konuştu. "Güzel."
Eve geç gelmesi benim yararıma olacaktı. İş sonrası Darian'a buluşma sözü vermiştim. Zaman kaybetmeden annemin ardından yola çıktım. Binanın önünde dümdüz ilerleyen caddede yürürken, atkımı boynuma daha sıkı doladım ve sızlayan burnumu yün kumaşla kapattım. Başımı yere eğmiş ve sadece atkımın bir kısmını görerek yürüyordum. Önüme bakmadan yürüdüğüm için birçok insana çarpmışlığım ve homurdanan seslerine maruz kalışım olmuştu. Yenemediğim bir alışkanlığımdı. İnsanlarla göz teması kurmayı sevmiyor ve sadece kulaklığımı takarak hızlıca yürümeye çalışıyordum.
Bakışlarım hipnotize olmuş gibi adımlarımı seyrederek ilerledi. Siyah botlarımın üzerinde gezindi ve kaldırım taşlarında durdu. Tam önümde karartı hissedip durmak zorunda kalana kadar yürümeye devam ettim. Başım birisinin omzuna sertçe çarptı ve kulaklığımın teki yere düşerek, biraz ileriye gitti. Başımı kaldırıp bakmadan önce kulaklığımı yerden aldım ve cebime koydum. Önümden yaşlı bir kadın sesi duyuldu ve "Ne kadar dikkatsizim" diye konuştu.
Yaşlı kadın neredeyse zar zor yürüyordu. Esmer teni ve boynundakı eşarpı onun görüntüsünü tamamlamıştı. Elindeki bastonunu sağlam bir şekilde yere bastırdı ve diğer elini bana doğru uzatarak, "Lütfen, kusuruma bakmayın, genç hanım" dedi. Uzattığı elini boşta bırakmamak için tuttum ve "Sorun değil, asıl dikkatsizlik eden benim" dedim. Tuttuğu elimi bir anda sıkmaya başladı ve vücudu kısa bir şekilde titredi. Bir saniyelik bir titreşimle kendime geldim. Kapattığı gözlerini açtı ve "Evine dönebildin mi?" diye sordu.
"Nasıl?" diye sordum.
Kaşları havaya kalktı ve "Beni hatırlamıyor musun?" diye sordu. Başımı iki yana salladım ama bir şey söylemedim. "İki yıl önce karşılaşmıştık" dedi. "Üzgünüm, fakat hatırlayamadım" dedim. Kadın belli belirsiz kafasını salladı ve dudaklarının altından fısıldayarak, "Tuhaf" diye konuştu. Elini yeniden kaldırdı ve dokunmak için izin ister gibi baktı. İçimi kaplayan korkum baskın olsa da garip bir şekilde tepki veremedim. Elimi kaldırdım ve ona karşılık verdim. Avuç içimi açtı ve işaret parmağını derimin yüzeyinde dolaştırmaya başladı. Küçük daireler halinde dolandı ve ardından orta noktasına dokunarak durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Mührü
FantasíaRuhumuz bazen kendi bedenimize ait hissetirmez. Bunu farklı yollarla bize gösterir. Kafada duyulan sesler, görülen gölgeler ve daha fazlası. Ruhumuz özgürlüğüne kavuşmak için bir sürü doğaüstü yolu dener. "Her gece ruhumunun bedenimden ayrılmaya ça...