BÖLÜM 9: "Kütüphane"

6.2K 544 41
                                    

Yemek salonunun masasının altında, sağ dizim elektrik çarpmış gibi durmadan hızla sekiyordu. İçimdeki heyecan beni buradan bir an önce, çıkıp kütüphaneye gitmeye zorluyordu. İç sesim sürekli olarak, 'Bunu yapmak istediğinden emin misin?' diye sorarak beni daha da kuşkuya düşürmüştü. Kararlı bir şekilde yemek masasından kalktım ve kütüphaneye doğru yol aldım. Tek istediğim olan biteni öğrenmek ve bir şeyler yapmaktı. Ayaklarım büyük bir hızla oraya doğru yönelirken kendimi en kötüsüne hazırladım. Bundan bir gece önce aklımda böyle delice fikirler yoktu. İlk eğitim günü fazlasıyla yoğun geçmişti. Günün akşamı beynim patlayacak gibi ağrıyordu.

Ruby, büyücülerin konsey toplantısına katıldığı için gece geç saatlerde gelmişti. Bu yüzden yanımda beni sakinleştirebilecek kimse yoktu.
Yatağının ayak ucuna çökmüş dizlerimi karnıma çekmiştim. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki, sanki içimde çıkmaya yemin etmiş bir canavar dolanıyordu. Dayanılmaz acı yüzünden ellerimi saçlarıma geçirmiş ve kadar sert çekmiştim ki, acım iki katına çıkmıştı. Bir süre yerde kıvrandıktan sonra baygın düşmüştüm. Uyandığımda acının kalıntıları sızı şeklinde hala beynimdeydi. Zar zor ayağa kalkarak su içmeye gittiğimde bakışlarım aynadaki yansımama takılı kaldı.

Odanın karanlık olmasına rağmen gözlerim sanki flaş tutulmuş gibi kıpkırmızı parlıyordu. Korkarak aynaya daha da yaklaştığımda parlaklık yavaş yavaş azaldı ve gözlerim normal haline geri döndü. Tüm gece bunun sebebini düşündüm ama tek bir mantıklı açıklama bile bulamadım. Burdaki en yaygın tür gezginlerdi. Onların bazıları doğa, hava ve diğer yönlerden yeteneklilerdi. Üstün dövüş yetenekleri ile en kadim savaşçı soylarından geliyorlardı. Evrenler arası dolaşma iznine sahip olan tek türlerdi. İsimlerini de buradan alıyorlardı. Gezginler.

Fakat hiçbirinin gücü böylesine bir tepki veremezdi. Başka bir tür ile bağlantısı olabileceğini düşünerek araştırmaya karar vermiştim. Bu evrendeki yüzlerce türden birisi olabilirdim. Gezgin olduğum konusunda yanılmış olabilirlerdi. Belki de lanetimin bir parçasıydı ve tamamen yok olmamıştı. Tek istediğim gerçekler her neyse onu bilmekti.

Biraz daha böyle devam edersem düşüncelerimin arasında çaresizce boğulacağımı fark ederek kafamı iki yana salladım ve ilk kez geldiğim kütüphanenenin büyük kapısından içeriye girdim. Ortalık normalden daha sessiz bir haldeydi. Kimsenin olmamasından yararlanarak danışmanın masasını aradığımda orada kimsenin olmadığını farkettim. Etrafa bakarak birilerini aradığımda arka tarafta benim yaşlarımda bir gencin kitap okuduğunu gördüm. Siyah dalgalı saçları ve normaldan biraz kilolu vücudu onu tam olarak tatlılığın canlı tanımı haline getirmişti.

Gözlükleri ve yanında duran onlarca kitaba bakılırsa onun çoğu kişiden daha çalışkan olduğu düşünülebilirdi. Yemek saatinde burada olması biraz tuhafıma giderken, bunu dert etmedim ve yanına giderek, "Selam, burada danışman yok mu?" diye sordum. Çocuk bana yaratık görmüş gibi hayretle baktı ve gözlerini devirerek kitabını okumaya geri döndü. Derin bir nefes alarak tekrar sorduğumda bu sefer gözlüğünü masaya bıraktı ve "Dalga geçmek için yalnış günümdesin" dedi.

Sanırım onunla alay ettiğimi düşünmüştü. "Ben sadece soru sormuştum" dedim. Tekrar yüzüme baktı ve sonunda ciddi olduğumu anlamış olacak ki, yüz ifadesini değiştirerek "Ah, üzgünüm seni yanlış anladım" dedi. Gözlüğünü tekrar masadan aldı ve takarak başını kaldırıp bana baktı. "Danışman nedir?" diye sordu. İlk önce kaşlarım çatıldı ve benimle kafa bulup bulmadığını anlamaya çalıştım. Çoklu evrenler hayatım boyunca alışamayacağım bir gerçek olarak kalacaktı.

"Kitapların yerini daha kolay ve hızlı bulmak için sana yardım eden kişidir" dedim. Kaşlarını havaya kaldırdı ve başını aşağı yukarı salladı. Ardından sakin bir tonda konuşarak "Binanın çoğu yerinin olduğu gibi burası da büyülü, yani kitaplar senin hislerine göre kendi yerlerini belli ederler" dedi. Çocuğun söylediğinden sonra biraz rahatlamıştım. Tanımadığım birisine türüm bulmak için kitap aradığımı söyleseydim eminim bunu çok garip bir şekilde karşılarlardı. En başından belli olan bir gerçeği yeniden kurcalamak onlar için anlamsız olurdu.

Ateş MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin