BÖLÜM 28: "İgnis'in uyanışı"

456 54 12
                                    

Bölümün şarkısı kesinlikle - Cults - Gilded Lily. (Haven't I given enough?)


***
El arabalarının farları karanlık yolu aydınlatırken, yağmur damlaları camların üzerine düşüyor, ritmik bir çıtırtı oluşturuyordu. Gecenin sessizliği araç içinde tüylerimin diken diken olmasını sağlamıştı. Camdan dışarı bakarken yağmurun ince perdesi her şeyi belirsizleştiriyordu ve bununla birlikte içimdeki gerilim her an daha çok artıyordu. İçeriye dolan soğuk hava bedenimi titretirken, içimdeki belirsizlik ise tüm düşüncelerimi sarıyordu. Her tümsekte ve iri taşta araba biraz daha sarsılmaya devam etti. Araçlar hızla ilerlerken, yolun sonunda gölün kıyısına vardık. Burası aynı göldü. Tapınağın biraz uzağında yer alan ve Lendor'un beni daha önceki ritüel için getirdiği yer.

Arabadan zorla indirildiğimde yağmurun serin dokunuşu tenimi sardı. Zeminin çamur ve iri taşlarla dolu olması yürümemi zorlaştırıyordu. Birkaç adım ilerledikten sonra biraz uzağımda, ağabeyimi ve onu tutan iki muhafızı gördüm. Lendor kendi arabasından indi ve yanımızda durdu. Daha birkaç saat önce gözlerimin önünde Lorna'ya işkence etmiş ve ardından gecenin bir yarısı bizi buraya getirmişti. "Neden buradayız?" diye sordum ona dönerek. Yanımdaki muhafızlardan biri kolumu olabildiğince sıkı tuttu ve ona yaklaşabilme ihtimalimi sıfıra indirmek için çabaladı. Lendor soğuk bir ifadeyle karşıladı beni, "En büyük fekarlığı yaptığından ve gücünü geri aldığından emin olmalıyım" dedi.

Yağmur hâlâ inatla yağıyor ve gölün suları usul bir melodi eşliğinde çoğalıyordu. Bu kasvetli anın tam ortasında. İçimdeki korku ve endişe artarak büyüdü. Noah'ı neden buraya getirdiğinin tek bir açıklaması vardı. "Ama neden ağabeyimi? Neden sevdiğim birini daha kaybetmek zorundayım?" Bunları sadece kendi içimde söyleyebilmiştim. Sessiz ve çaresiz bir yakarıştı sadece. Lendor'un simsiyah gözleri adeta gecenin karanlığıyla bütünleşmiş gibiydi. Neredeyse gözbebeklerinin büyüdüğünü ve gözlerini tamamen kapkara yaptığını söyleyebilirdim. "Duymak istemeyebilirsin, koruyucu ama bu yolda ilerlememiz gerekiyor. Güçlerini geri almanın bir bedeli var ve sen bunu yapacaksın. Sevda ve fedakarlık kavramlarımız farklı olabilir ama bu hedefimden döneceğim anlamına gelemez. Senin içindeki gücü yeniden elde etmek, bütün insanlığı öldürmeye beraber olsa da, bunu yapacağım" dedi.

Ben onun soyundan değildim. Onun gücünün güçün bir parçası bile beni tüketirdi. Benim gücüm de onu öldürürdü. O zaman neden gücümü bu kadar çok istiyordu? Nasıl bir intikam planı yapmış olabilirdi? Gözlerimde hüznün yanı sıra öfkeyle bakarak ona döndüm. "Senin gözünü intikam hırsı bürümüş, ruhun karanlığın kendisi olmuş" dedim sert bir tonla. Ardından bir hışımla Alec'e doğru döndüm. "Sen, onun bu evreni daha iyi bir hale getirebileceğine nasıl inanırsın? Seninle bir zamanlar her şeyi paylaştık. Sadece onun soyundan geldiğin için seni böylesine manipüle etmesine izin veriyorsun" dedim. Alec hafifçe başını kaldırdı ve "Bu sadece bir başlangıç, evreni daha iyi bir hale getirebilmek için kaçınılmazdır. Belki de ileride bunu anlayabilirsin" dedi.

"Şimdi onu öldürmesine izin mi vereceksin? O senin de kardeşin gibiydi" diye haykırdım çaresizce. Noah, Alec'in yüzüne belirsiz bir bakışla daldı ve sessizliğini bozdu, "Seni uzun süre sonra böyle görmek beni yaralıyor. Sen, bize ihanet ettin. Lena'nın yanı sıra bana da ihanet ettin. Sen düşündüğüm kişi olamazsın" dedi öfkeyle. Tam bu anda Lendor'un sert sesi yankılandı ve "Yeter!" diye bağırdı. Ardından adamları Noah ve beni kollarımızdan sıkıca tutarak iskeleye doğru sürüklemeye başladılar. Yol ormanın içinden geçiyordu. Bu anın benim için bir dönüm noktası olduğunu biliyordum. Aniden kendi dengemi kırarak bedenimin ileriye doğru düşmesine izin verdim. Adamlar afalladı ve kollarımdaki tutuşları hafifledi. Dizlerim yere çarpıtığında acıyla kendimi sıksam da, iri bir taşı avucumda saklamayı başarmıştım.

Ateş MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin