BÖLÜM 18: "Korku"

4.2K 349 32
                                    

Gerçek bir insanın canını en fazla ne kadar acıtabilirdi? Nefesini kesebilecek kadar. Bütün yaşamımızı sarsacak o muammalı gerçek. Alec, elimi sıktı ve dönüp bana doğru baktı. "Bunu düşünmenin zamanı değil" dedi. Endişem sesime yansıdı ve "Bir yolunu bulamazsak neler olacak?" diye fısıltıyla sordum. Kafamı çevirip derin bir nefes aldım. Önümüzde bize dönük raflar ve sadece birkaç metre ötede bir görevli duruyordu. Alec beni kendine doğru çekti ve boynuma doğru sokuldu. "Zamanı gelince bunu düşünürüz" dedi.

Her konuda benden daha karamsar olan Alec'in şimdi bu kadar rahat olma nedenini anlayamıyordum. Çantamı almak için yanımdan ayrıldığında ben de ayağa kalktım. Bakışlarımı yere çevirerek öne doğru adım atmak istedim. Dikkatim dağıldı ve her şey o anda oldu. Aniden tökezledim ve bir sütuna ulaşmaya çalıştım ama mesafeyi yalnış tahmin ettim ve elimi sertçe raflara çarptım. Alec, çantamı almak için eğildiği yerden hızla doğruldu ve yanıma geldi.

Kendimi yaraladığım için kızmıştı ama bu kızgınlığı kısa sürede endişeye dönüşmüştü. Elimi nazikçe tutup havaya kaldırdı ve "İyi misin?"diye sordu. Kafamı iki yana sallayarak, "Pek bir şey hissetmiyorum" dedim. Kolunu belime sarıp kendine çekerek, "Ya şimdi?" diye tekrardan sordu. Bakışları kıvrak bir şekilde yüzümde dolaşırken, bu kez acıdan bahsetmediğini anlıyordum. Dudaklarım yana doğru kıvrıldı, "Ne hissetmeliyim?" diye sordum. Dudağının kenarı havaya kalktı ve kendinden emin bir şekilde tebessüm ederek "Biraz heyecan ve tutku olabilir" dedi. İleriye doğru uzandım ve nefeslerimizin birbirine ulaşacağı kadar yaklaştım.

"O zaman fazlasıyla hissediyorum."

Aldığı cevaptan yeterince memnun kalarak aramızdaki mesafeyi hızla kapatmak istedi. Nefesini tenimde hissediyordum ama bu kusursuz anın tadını çıkaramadan, kapının arkasından bir öksürük sesi duyuldu. Hızla geri çekilerek kapıya doğru döndüm. Noah, yarı kızgın ve şaşırmış bir yüz ifadesiyle bize doğru yürüdü. Kollarını göğsünde birleştirip, "Odanda olman gerekiyordu" dedi. Ne tepki vereceğimi bilemez hale geldim ama hemen kendimi toparlamaya çalışarak, "Birkaç konu hakkında bilgi almak için inmiştim" diyebildim. Bir bakıma doğruyu söylemiştim.

Noah'ın yüzündeki sinsi sırıtış attığım yalanı yemediğini kesinlikle belli ederken, "Anladığım kadarıyla bu bilgiler Alec'in kollarında" diyerek bize baktı. Alec, belimde duran ellerini çekmeden durdu. Onu uyarmadım ve çekmesini de istemedim. Noah arkasını dönüp kapıya doğru ilerlerken "Saklamak için fazla amatörsünüz" dedi ve gözden kayboldu.

Alec bakışlarını kapıdan ayırdı ve bana dönüp tek kaşını kaldırarak güldü. "Sanırım biraz yaklanmış olabiliriz" dedi. Sesli bir cevap vermeden kafamı aşağı yukarı salladım ve güldüm. Bana baktı ve gözlerini benimkilerden ayırmadan sağ elimi havaya kaldırdı. Sonra elimi öptü. Kalbimi resmen yerinden fırlayacakmış gibi atmaya başlatan o hareketi yaptı. Bazen küçücük şeyler bile insanı bu kadar mutlu edebiliyordu. "Artık odana çıkıp dinlenmen gerek" dediğinde, istemesem bile onu onayladım. Kütüphanenin çıkışına doğru yürüdük. Yarın sabah yarım kalan bazı konular konuşulacaktı ve bu listenin ilk sırasında Nancy'nin söylediği büyük yalanın yer alacağı aşikardı.

Koridor boyunca yüyürken Alec, beklemediğim bir soru sordu. "Eski hayatın nasıldı?" diye konuya girdi. İlk saniyelerde afalladım ve idrak etmekte zorluk çektim. Ardından sertçe yutkunarak, "Sakin bir yaşama sahiptim, kazadan önce oldukça memnun olduğum bir hayatım vardı" dedim. Başını aşağı yukarı sallayarak, "Geleceğini nasıl planlamıştın?" diye sordu.

"Çok fazla planlı yaşamazdım ama hep başarılı bir ressam olmayı hayal ederdim. Belki küçük bir atölye ve sanat okulu olabilirdi."

Ateş MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin