Asırlardır yaşamın döngüsü hep bu şekilde olmuştu. Evren size bir şey verir var karşılığında bir şeyi kendine alırdı. Kendi yarattığı canı yeraltına geri çeker ve ruhunu başka bir bedende geri gönderirdi. Fısıltılar bunu söylüyordu... Kadın kulağıma eğilip konuşmaya başladığında "Güce karşılık bir şey yapmalısın, koruyucu" dedi. Bakışlarım yüzüne kaydı ve kırışarak çöken göz altlarına baktım. Yüzü artık ölüme yaklaştığını belli edecek kadar yaşlanmıştı. Ruhu ise hepimizden daha uzun süre yaşamını sürmüş ve belki de yıllarca devam ettirebilecek kadar dinç haldeydi. "Ne yapmalıyım?" diye sordum merakla. "Bir fedakarlık..."
Fısıldayışı son buldu ve bedeni siyah bir dumana dönüşerek karanlığa gömüldü. Altımdaki zemin buharlaşıp kaydı ve bedenim havada süzüldü. Kendimi düşüşe hazırlasam da kalbimin hızı artmaya başladı. Göğsümde ince bir sızı belirirken sırtım yere değmeden önce irkilerek uyandım. Nefes nefeseydim ve alnımdan yüzülerek bluzuma düşmeye hazırlanan ter damlaları havada asılı kalmıştı. Sırtımı dikleştirdim ve oturarak alnımı sildim. Alec hemen yanı başımda sessiz ama endişeli bir biçimde bekliyordu. Dili suskundu ama gözleri birçok şey söyleyebilirdi. Lendor'un öldürücü bakışlarını üzerinde hissettiği için benimle konuşmaktan çekiniyor gibiydi. Lendor bana baktı ve "Şovun bittiyse asıl konuya geçelim" dedi. Şov mu? Bu adam en masum kişiyi bile katil olacak kadar öfkekendirebilirdi.
Ayağa kalkmaya yeltendim ama muhafızlar bunu önceden tahmin ederek beni tuttular. Dizlerimin üzerinde yere çöktürüldüm ve kalkmamam için biri ısrarla omzuma baskı yaptı. Alec ilerledi ve efendisinin yanında durdu. Ellerini önünde birleştirdi ve siyah gözleri üzerimde durdu. Sanki bakışlarıyla, 'Ne derse onu yap ve kurtul' diye yalvarıyordu. Lendor elini havaya kaldırdı ve adamları pürdikkat onu izledi. Kollarını kaldırdılar ve cüppelerinin altından gümüş bir hançer çıkardılar. Karanlığı delip kendi parlaklıklarını gösterebilecek kadar belirgindi bu hançerler. Adamlar aynı hareketle hançerleri önlerindeki rehinelerin boğazlarına dayadılar. "DURUN!" bu hareketlerine karşı korkuyla haykırdım. Lendor'un dudakları yana doğru kıvrıldı ve "Gücünü göster" dedi kararlı bir ifadeyle. "Gücüm yok! Anlamıyor musun? Ruhum tamamen bomboş" dedim öfkeyle. O kadar yüksek bir sesle bağırarak konuşmuştum ki, boğazım sızlamaya başlamıştı.
"YALAN!" diye delirmişçesine haykırdı. İri adımlarla hızla yanıma kadar geldi ve kendi hançerini çıkardı. Gümüş metal şimdi yakından daha parlak görünüyordu. Toplanmış saçlarımı tuttu ve başımı geriye doğru çekti. Tiksinircesine yüzüne baktım ve göz temasını kesmedim. Bu onun için bir korkusuzluk belirtisiydi. Hançeri boğazıma dayadı ve "Akıllı olduğunu düşünüyorsun ama ben yüzyıllardır yaşıyorum. Beni kandıramazsın" diye tısladı sinirle. Beni geriye doğru itti ve kendi yerine döndü. "Direndiğin her dakika birini öldüreceğim" dedi başını yana doğru eğerek. Yüzü artık ilahi bir duygu yaymıyordu. O bir şeytandı... "Zaman başladı" dedi ve bekledi. Ellerimi önümde tuttum ve avuçlarımı açtım. Gözlerimi kapatarak uzun süredir yapmadığım o şeyi yeniden denedim. İçimdeki gücü canlandırmayı...
Parmaklarım sinirle gerildi ve beynim kendini toparlamaya çalıştı. Eskiden sadece hayal etmemle canlanan gücüm artık içimde değildi. Ruhum boş bir kutu gibi duruyordu. "Kırılan lanet sonrası gücümün geri gelmeyeceğini biliyorsun" dedim çaresizce. Bizim türümüz hakkında bu kadar şey bilen ve yüzyıllardır yaşayan biri bunu da bilmeliydi. "Biliyorum ama her şeyin bir bedeli vardır" dedi ve hançerin ucunu bana doğru çevirdi. "Senden ne yapmanı istedi?" diye sordu. Bunu ona söylemeli miydim? Beni en zayıf yerimden vurabileceğinden emindim. Söylersem tek bir fedakarlıkla kurtulurdum ama söylemezsem... Bu topraklarda kan can kaybederdim?
"Yapamazsın. Onlara canlı ihtiyacın var."
Lendor gülerek "Zeki olduğunu ve bu numaraya kanmayacağını biliyordum" dedi. "Haklısın diğerlerini öldüremem ama.." diyerek ortaya kadar yürüdü. Tahmin ettiğim yere doğru gidiyordu. Hayır..hayır... kalbim tekledi ve boğazımdan büyük bir yumru oluştu. "Onları öldürebilirim" diyerek annem ve Lorna'nın arkasında durdu. Lendor elini uzattı ve annemin çenesini kavradı. Parmakları boynunda dolaştı ve tehdit eder gibi bana baktı. Diğerlerini güçleri için öldürmeyeceğini bilsem de, annem için aynı şey geçerli değildi. Annem sıradan bir insandı ve hiçbir güce sahip değildi. "Onu öldürmeden önce sana bilmen gerektiğini düşündüğüm bir hikaye anlatacağım" dedi. "Bu iyiliğimi unutma..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Mührü
FantasiRuhumuz bazen kendi bedenimize ait hissetirmez. Bunu farklı yollarla bize gösterir. Kafada duyulan sesler, görülen gölgeler ve daha fazlası. Ruhumuz özgürlüğüne kavuşmak için bir sürü doğaüstü yolu dener. "Her gece ruhumunun bedenimden ayrılmaya ça...