35 (Yalı'dan)

7.5K 576 519
                                    

*İyi okumalar 🖤

Günlerdir evde huzursuz hissetmiştim. Aramız açık olduğundan, İlay'ın yanında rahat değildim. Bu yüzden uyumak hariç neredeyse tüm günümü dışarda geçirmiştim. Bugün konuşmak istediğinde zamanının geldiğini düşünüp rahatlamıştım. Aramıza koyduğu mesafeyi kendisinin kapatmak isteyeceğini biliyordum. Benden etkilendiğini bildiğim gibi.

Yemekten sonra eve dönerken aramızdakileri halletmemiz sayesinde keyfim de yerine gelmişti. İlay'ın keyfinin de yerine geldiğini görüyordum. Söyleyeceğim şeyden sonra bu keyfi mahvedeceğimin de farkındaydım. Kendime saklama düşümcem elbette yoktu. Bu yüzden aramız düzelir düzelmez bu konuyu açmıştım. Olaylar bittikten sonra geç kalmaktan iyiydi.

Eve girdikten sonra üstünü değiştirmeye odamıza gitmişti. Ben de ona basit bir kahvaltı hazırladım. Büyük ihtimal yediği kazıkları anlattığımda doyacaktı. Ondan sonra hazırladığım kahvaltıyı gözü görmezdi. Odadan çıktığında masaya son tabakları da yerleştirip çekildim.

Yanıma gelir gelmez beğeniyle ıslık çalmıştı. Hazır simitten yaptığım tosta bile ıslık çalması benden baya etkilendiğinin kanıtıydı. Öpüştüğümüzde verdiği tepkiden sonra zaten bunu anlamıştı. O an benden değil kendinden kaçtığı belliydi. Başta üstüne gitsem bile sonradan onun salınca kendi kendine geleceğini anlamıştım. Kovaladıkça kaçan ateş böceğiydi.

Sandalyeye oturup "Seninle şişmanlayacak gibiyiz." dedi.

Karşısına otururken "Diyet yemeklerine de hakimim" dedim. Bu onu güldürdü. Daha önce elit bir mekanda çalışmıştım. Genelde yağsız, salata ve garnitür tarzında olan ama doyurucu tabaklar hazırlardık.

Yüzünü buruşturup "Şişmanlamayı seçiyorum." dediğinde güldüm.

Ben de onu seçiyordum. Yemek yapmayı da, yemeyi de seviyordum. Güzel bir kahvaltı, güzel bir güne başlamak için gerekliydi. Aynı şekilde güzel geçen günün sonunda güzel bir akşam yemeği de gerekliydi. Birkaç gündür ikimizin de günleri kötü geçiyordu. Başka bir deyişle zayıflamıştık sanki.

"O zaman afiyet olsun."

Kendi tabağıma tostumu ve peynirimi alırken eski bir huyla onun tabağını da doldurdum. Yemekleri her zaman halamla yerdim. Onun tabağını sürekli doldurduğum için bu bende alışkanlık yapmıştı. O da hizmetten hiç rahatsız durmuyordu.

Simiti yerken, dudaklarından beğeni nidaları döküldü. Gülümseyip ben de az az atıştırdım. Daha çok yemek yerken onu izliyordum. Göz göze geldiğimizde onu izlediğimi farketmiş gibi sırıttı.

Çatalını bırakıp, masanın üstüne doğru eğilirken "Beni yemek istiyor gibisin." diye alay etti.

Ağzıma peynir atıp ağır ağır çiğneyip, sonra kafamı yana eğdim.

"Olabilir."

Kaşları kalkarken 'hım' diye bir ses çıkarıp arkasına yaslandı. Gözlerim dudaklarına kayarken ben de arkama yaslandım. Dudaklarını sevmiştim. Dudaklarımın üstündeyken, güzel hissettirmişti. Dudağında dilini gezdirdiğinde yutkunup bakışlarımı gözlerine çevirdim. Kaşları hala kalkıktı. Nereye baktığımın farkında olduğu gibi eminim ne düşündüğümün de farkındaydı.

Tekrar hissetmek istiyordum.

"Bana söyleyeceğin şey neydi balım?"

Düşüncelerim kaybolup, başka yerlere kayarken iç çektim. Aramızda gerçekleşen güzel atmosferin içine edecektim. 'Sonra söyle' diyen tarafımı kovaladım. Sonra dediklerimiz hep ertelenirdi. O atmosferi tekrar yaratabilirdim ama başka şeyler için geç kalmış olabilirdik. Bu yüzden erkenden buna son vermeliydim.

Beklenmeyen Misafir (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin