44

5.5K 439 103
                                    

*iyi okumalar

Yalı'nın gözünde nasıl bir izlenim yaratıyordum bilmiyorum ama, beni ilk defa böyle bir resturanta gelmiş biri olarak görüyordu. Ekmeklerin onlarca kişinin eline değdiğini söylerken, çorbaya ekmek banıyordu. Tiksineceğimi sanıyordu ama ben çöpten yemek toplamış olanlardandım. Bu çok eski bir yaşanmışlık olmasına rağmen, yaşanmışlıklara karşı oluşan alışkanlıklar geçmezdi. Burdaki en bozuk yemeğin bile zehirleyemeyeceği mideye sahiptim. Tiksinti ise asla duymuyordum.

"Suya çorba katmışlar. Sen de suya ekmek banıyorsun."

Önümdeki çorbayı çoktan bitirmiştim. O hala devam ediyordu. Midem, yemek yedikten sonra boş kaldığı anlara kızar şekilde sesler çıkarmıştı.

En ufak aksaklık istemiyordum. Bu yüzden partideki en küçük detayı bile incelemiştim. Partideki çalışanları geç, çalışanları gönderen şirketleri de gözlem altına almıştım. Benden başka hainler de olabilirdi. Bu yüzden kimseye göz açtırmadan, tek gözün sahibi olarak o partinin içine sıçacaktım.

Yalı "Su şifadır." dediğinde gülmeden edemedim. Tanıdığım çoğu kızdan farklıydı. Elit tabakayı, sosyete kızlarını tanırdım. Takıldıklarım da hep o tabakadandı. Bu yüzden bu tarz mekanlara hiçbir kızı getirmemiştim. Şimdi, beni getiren biri vardı. Yalı'nın kendi içimde sınırlar çektiğim ilişkiden haberi yoktu. Sevgili olarak takılıyor ve o şekilde davranıyordu. Onunla meşgul olan aklım, partiye döndüğünden rahattım. Kendimi kasmayı kesmiştim.

İsa'nın felsefesiyle "Şarap şifadır" dedim.

"Onu da içeriz" deyip göz kırpmıştı.

İçimdeki çatışmalara rağmen, tam kafamı dağıtacak bir kızdı Yalı. Eğer bunakla kan bağı olmasa, ona kapılmamak için çabalamazdım. Şu anki çabam boş olsa bile, kendimi engelleyebiliyordum.

Çorbasını kenara itip, tepsideki etli patates yemeğini önüne koyarken "Yemekler soğudu." dedi.

"Yenisini alalım mı?"

Kaşları kalkarken "Ne gerek var?" deyince sen bilirsin anlamında omuz silktim. Onun gibi, tepsideki tabağı önüme çektim. Yalı ekmeği yemeğin suyuna bana bana yerken, kasılmaktan elinde olsa çatalın tek tırnağıyla yemek yiyecek kızlar aklıma geldi.

Güldüğümde "Ne?" dedi.

"Yok bir şey."

Dudaklarını yaladığında, bakışlarım anlık oraya kaydı. Günlerdir onu öpmeye doymamıştım.

Yalı "Yesene" deyince kendime gelip, önümdeki yemeyi yemeye başladım.

Tadı güzel değildi. 'Esnaf lokantası kültürü' denilen şey, alt tabakının uydurduğu bir şeydi. Üst tabakaya geçtiğimden beri etin en kalitelisini yerdim. Yalı yediği zaman farkı anlamıyor olmalıydı. Bir şeyin iyisini bilince, kötünün ne kadar kötü olduğunu anlıyordunuz. Ben bu ete lastik, diğerleri enfes derdi. Bir zamanlar bu lastiği bile bulamıyordum. Zengin olan midem olmadığından, tüm yemeği bitirdim. Yalı gibi tabağa ekmek banarak sıyırmak dışında her şeyi yaptım.

"Burdan da eve geçelim mi?"

Ona emir verici tonda konuşmamasıyla ilgili yaptığım uyarıyı dikkate aldığı belliydi.

"İşten kaytaracak mısın?"

Hala mesai saatleri içindeydik.

Kaşları kalkarken "Senden faydalanmamı soyledin" dedi.

Bunu söylerken, bunu yapmayacağına emindim. Şimdi de bunu kendi için değil, benim icin istediğini biliyordum. Dinlenmem için söylüyordu. Onun bana verdiği değeri, hem gözlerinden hem sözlerinden anlıyordum.

"Gidelim."

Yemeğimiz bitince kalktık. Kasada önüme geçerek hesabı ödedi.  Yirmi tl için 'ben öderim'muhabbetine girmek istemedim. Yedigim en ucuz akşam yemeklerinden birini ısmarlamıştı. O kadar işimi siktir edip eve geldim. O ödevlerini yapacağını söyleyince ben de birkaç saat uyumak için odama çekildim. İki günüm kalmıştı ve bu zamanda, bu kadar rahat olmam normal değildi. Şimdilik keyfini cıkaracaktım.

Beklenmeyen Misafir (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin