61

3.6K 426 132
                                    

*Bölüm media'sına Şebnem bacımızı koydum. Bölüm bitince dinlersiniz. iyi okumalar 🖤

Yalı, bana çaktırmadan verilen bilgilerden haberi olduğunu söyleyip işteki yönetimi sıklaştırmıştı. Artık otoritesi daha baskındı. Arada bir mekanda gezerek, kendini gösteriyordu. Ne zaman göz göze gelsek, gözleri zaferle parlıyordu.

Biten ilişkinin zaferini kutluyordu.

Ben de her seferinde viski bardağıma ona kaldırarak, aramızdakileri tebrik ediyordum.

Böyle böyle günler geçmişti. Öfkesinin dinmesini beklememin hata olduğunu farketmiştim. Yalı ne yaparsa yapsın, hala ilk günkü kadar kindardı. Bu yüzden konuşmak için beklemekten vazgeçmiştim.

Halasıyla kaldığı evi öğrendikten sonra, izin günümde buraya geldim. Öncelikle üstümde kurduğu patronluğa 'bugün değil' demek istiyordum. Sonradan onunla açıkca olanları konuşacaktım. Kapıyı çaldığımda, yaşlı bir kadın beni karşıladı. Onun Yalı'nın üvey halası olduğunu biliyordum.

Beni görünce "Buyrun?" demişti.

Kilolu, boyalı saçları, sarı kocaman halka küpeleri ve pembe panter pijamasıyla çok garip tarzı olan bir kadındı. Yalı, ona verilen onca mülke rağmen burda kalıyordu. Asıl eve akşamları uğrasa bile, onun için hazırlanan odada uyumadığını biliyordum. Ona verilen evlerden birine de taşınmamıştı. Hamdi'ye sorgulattığımda banka hesaplarındaki para akışlarının da stabil olduğunu söylemişti. Anlaşılan zenginliğini sadece benim üzerimde gösteriyordu. Biliyordum, her şeyi benim yüzümden yapıyordu. Yoksa onun babayla ya da parayla işi yoktu. Başta 'para' diye düşünsem bile, gördüklerimle sadece benim yüzümden olduğunu anlamıştım.

Gülümsemeye çalışıp "Merhaba, Yalı evde mi?" diye sordum.

Kadın yoldan öylesine geçen biri veya satıcı olmadığımı anlayınca gülümseyerek "Arkadaşı mısın?" diye sordu.

Kafamı salladığımda "Evet, gel içeri." dedi.

Kovulmadan içeri girdiğime inanmıyordum. Yalı beni görmeden eve damlamak için, hızlı davrandım. Eve girdiğim an, halası "Yalı! Gel kızım arkadaşım burada!" diye bağırdı.

Sonradan bana dönüp "Salona geç canım. Ben de bize çay koyayım." dedi.

Kadın amerikan mutfağa ilerlerken ben de hemen önümdeki koltuğa oturdum. Yalı odasından çıkıp "Ne arkadaşı?" dediğinde onu süzdüm.

Uzun zaman sonra pijamalı, kasıntı olmayan haliyle karşımdaydı. İşte takım elbise giyinmeye başlamıştı. Saçlarını sıkı sıkı bağlayıp, gözlerine de simsiyah makyaj yapıyordu. Sanki 'gözümü kararttım, kork benden' demeye çalışıyor gibiydi. Korkutucu değil, çekici geliyordu. Şimdiki sarı şortu ve kahverengi kısa bustiyeriyle de inanılmaz seksi olduğunu kabul ediyordum.

Bakışları bana döndüğü an dona kaldı. Şaşkınca yüzüme bakarken, el salladım. Ağzı o kadar açılmıştı ki, sevimliliğiyle iç çektim.

Halası "Al çayları." dediginde, toparlandı. Tezgaha koyan tepsiyi alırken, sinirle bana bakmıştı.

Halası beni tanımıyordu. Birden bağırıp çağırmadığına göre tanımasını da istemiyordu. Sert adımlarla yanıma geldi. Tepsiyi koyup, bardağı fırlatır gibi bana uzatınca geriye yaslandım. Bardak sallanmış, altlığa biraz dökülmüştü.

Dişlerinin arasından "Alsana" dedim.

Alıp "Garsonluğu unutmuşsun." diye dalga geçtim.

Halasına bakıp, fısıltıyla "Burada ne işin var?" diye sordu.

Beklenmeyen Misafir (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin