*İyi okumalar
Hiç araştırma yapmadan, çok kısa bir şekilde Yalı'nın aradığım kız olduğuna emin olmuştum. İşe başlamak için doldurduğu sözleşme ve kimlik fotokopisi yeterliydi. Anne adı koskocaman Meral Ender yazıyordu. Garip olan baba adında yazan Eşref Pekdemir'di. Kız normalde babanın soyadını alırdı ama nasıl oldu da kimliğe Ender yazıldı bilmiyordum. Nüfus müdürlüğüyle ilgili bir hata olmalıydı. Tabi bunlar önemli değildi. Sonuç olarak Yalı, aradığım kızdı.
Kimliğine yazan dışında, başvuruya yazdığı isim Yalı Pekdemir'di. Kendisini böyle tanıtıyordu. Eğer kimliğini kontrol etmeseler hiçbir zaman gerçek soyadını öğrenmezdim.
Odaya giren üç kişide gözlerimi gezdirirken, arkama yaslandım.
"Halit, dün Emre'yi hastanelik eden bunlar mı?"
Halit, bu mekanı açtığım ilk andan beri yanımda olan elemanımdı. Ona gözüm kapalı güvenirdim çünkü onun sadakatini sınadığım her seferde, bana sadakatini kanıtlamıştı.
"Aynen patron. Çocuklar Kadir ve Can."
Gözlerimi yanında ki esmer ve sarışın iki çocuğa çevirdim. Can, kapıda duran adamlardan biriydi. Kadir ise sorun çıktığında müdahale eden bir kaç aylık çalışandı. Ellerimi masada bağladım.
"Emre'yi sevmez miydiniz?" dedim.
Can kafasını kaldırıp, yutkunmuştu.
"Severdik patron."
"Oğlum niye o zaman hastanelik edecek kadar dövüyorsunuz herifi?"
İkisimin yüzünde oluşan şaşkın bakışlar benim ve Halit arasında döndü.
"Siz istediniz." dedi.
Evet, istemiştim ama bunu itiraf etmeyecektim. Çünkü olayın bir yanlış anlaşılmadan ibaret olduğunun düşünülmesi benim için daha iyiydi. Emre'nin de öyle düşünmesi lazımdı, o kızında.
"Halit beni yanlış anlamışsın sanırım dedim."
Halit anlamayarak bakarken "Sana küçük bir ders ver dedim sence bu küçük müydü?" diye sordum.
Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Sonunda "Her zaman yaptığımız gibi olacağını düşündüm patron." dedi.
Kafamı iki yana sallayıp "Yanlış düşünmüşsün." dedim.
Ardından tekrar çocuklara döndüm. Yüzlerinde panikli bir ifade oluşmuştu. Onları kovacağımı ya da azarlayacağımı düşünüyorlardı.
"Emre'den özür dilemelisiniz." dediğimde bana şaşkınca baktılar.
"Nasıl yani patron?"
"Bir kaç şey sipariş ettim. Emre'nin evine onları götürüp özür dileyeceksiniz."
Birbirlerine bakış attıktan sonra, bana bakıp onayladılar.
"Bu yanlış anlaşılmadan da bahsedeceksiniz. Benim de geleceğimi ama mekanda bir karışıklık çıktığı için arkanızda kaldığımı da eklersiniz."
Tekrar kafalarını sakladıklarında derin bir nefes aldım. Onları önden gönderip, ortamı yumuşatmak iyi olurdu. Çünkü direkt kendi başıma gitsem Yalı bana dişlerini gösterir ve kovalar gibi geliyordu. Bu yüzden, kapı açıldıktan sonra gidecektim.
Halit "Patron Emre kovulmadı mı?" dediğinde tek kaşımı kaldırdım.
"Hayır, istifa etti."
Normalde bu dönüşü yapmazdım ama Yalı ile aramı düzeltmem gerekiyordu. Hiç şüphesiz bunağın kızıydı. Planlarımda ulaşmak istediğim yol, onun önünden geçiyordu. Benden nefret etmesi işime gelmezdi. Aramız ne kadar iyi olursa, bu beni o kadar yükseltirdi. Olay basitti, onu 1 ay boyunca yanımda tutacaktım. Sonradan da kendi ellerimle baba-kız buluşmaları yapmalarını sağlayacaktım. Ben koltuğa oturduğumda o da babasının kollarına koşabilirdi. Mutlu son diye düşündüm.
"Ona hastane masraflarını ve geri kalan giderlerini de karşılayacağımı söyleyin." dedim.
Kadir "Patron çok kötü benzettik çocuğu. Yüzümüzü görmek istemez bence." dediğinde kaşlarımı çattım.
"Kadir, senden yapmanı istediğim şeyi söyledim. Yerine nasıl getireceğin sana kalmış."
Bir şey demeden, kafasını eğdi. İç çektim.
"Gidebilirsiniz."
Onlar çıkarken, yerime biraz daha yayıldım. Olay şuydu ki Emre'yi tanırdım. Büyük ihtimalleri onları suçlamayacaktı bile. Beni suçlayabilirdi ve bu yüzden sonradan gitmek daha iyiydi. Halit çocukların ne zaman gitmesiyle ilgili, mesajla bir soru sorduğunda, hemen gitmelerini söyledim. Bu işi ertlememek daha iyiydi. Asıl sorun Emre değil Yalı'ydı. Emre bir basamak olsa bile Yalı'nın dün gösterdiği öfkeden kolay döneceğini sanmıyordum. Bana dediği şeyler aklıma gelirken sinirle doldum. Sırf, yolumun üstünde diye görmezden gelemiyordum. Yoksa şu an attığım bu geri vites hiç hoşuma gitmiyordu. 1 ay diye düşündüm. İstediğimi aldıktan sonra bunların hiç birinin önemi kalmayacaktı. Çalan telefonumu açtım.
"Efendim Yavuz"
"Yankı ve Anıl'ı izliyorum ama keyif çatmak dışında bir şey yapmıyorlar. Mekana geleyim mi?"
İkizlerin hiç bir şey yapmıyormuş gibi dururken her şeyi yaptıklarını biliyordum. Oturdukları yerden hallediyorlardı. Bu yüzden "Biraz daha bekle." dedim.
"Uğur kızı bulduğunu söyledi?"
Dün konuşmuştuk ve detayları anlatmamıştım. Emin olmayı beklemiştim.
"Evet."
"Nasıl?"
"Mekanımda çalışmaya başlayan bir kız. Tesadüf sonucu buldum."
İnanamıyor gibi kahkaha attı. "Sen ciddi misin?"
"Aynen. Uğur'a kim olduğunu söyleme. Vicdana gelip amcama kızından bahsederse delirtir beni."
Tekrar güldü.
"Tamamdır. Eee kız nasıl?"
Aklıma gelen bal rengi gözler ve saçlarla derin bir nefes aldım. Çok güzel, çok vahşi, öfkeli ve cesaretliydi. Daha bir çok şey söyleyebilirdim.
"Amcam gibi değil." dedim.
Bunakta öfke problemleri yoktu. Ani çıkışlar vermezdi. Vahşi falan da değil tam tersine evcil bir piskopattı. Cesaret ise, daha çok piyonlarıyla hareket eden bir şahtı. Eh güzel de değildi. O yüzden kızı ona çekmemişti.
Yavuz "Annesi gibi o zaman." dedi.
"Annesi fahişeydi."
Tekrar kahkaha attı. Ardından "Anıl dışarı çıkıyor." deyip kahkahasını sildi.
"Ha siktir ya fark etmiş beni." dediğinde güldüm.
"Yanına git ve kuzenini ne kadar özlediğini söyle."
Homurdanırken "Kapatıyorum." dedi.
Normalde dikkatli biriydi ama bizimkilerden birini izlediği için rahat takılmıştı demek ki. Saate baktım. Çocuklar şimdiye kadar gitmiş olmalıydı. Ben de üstüme askılıktan bir mont alıp mekandan çıktım. Şimdi biraz rol yapma zamanıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmeyen Misafir (gxg)
RomanceTAMAMLANDI "Ailemize yeni biri katılıyor." diyen manevi amcama baktım. Yine mi evleniyor yaşlı bunak diye düşünürken arkama yaslandım. Çocuklar pür dikkat ne diyecek diye bekliyordu. "Meral'i hatırlıyorsunuz, benden kaçmıştı." Acı bir tebessüm dudak...