69 (Yalı'dan)

3.9K 436 176
                                    

*iyi okumalar 🖤

5 yıl sonra

İntörn olduğum hastanede iflahım çekiliyordu. Başıma giren ağrılar, koşturmaktan derman kalmayan bacaklarımla bir köşeye çöktüm. Asistanlardan gizlice 15 dakika dinlenmeyi, hayatımızın şansı olarak görecek durumdaydık. Yanıma gelen arkadaşım da benim gibi çökerken "Herkesten tiksiniyorum." dedi.

Gülerken "Ben de." dedim.

Dinlendiğimiz 15 dakikalık arada, arkadaştan hastane dedikodularını dinlerken bir yandan da telefonla uğraşıyordum. Emre, haftaya evleniyordu. Bana düğün davetiyesini atıp, 'gelmezsen ölümü gör' tarzı bir şey yazmıştı. Antalya'ya lanetli şehir gibi davranıp 5 senedir uzak kalmıştım.

İstanbul'a geçiş yaptıktan sonra, gezmediğim yer kalmamıştı. Kafamı dağıtacak, geçmişi kapatacak çok vaktim olmuştu. Antalya benim için kabuslarımın başladığı ve bittiği yerdi. Emre de bunu biliyordu ama 'yüzleşmedikçe unutmuş olmuyorsun' diyerek, beni oraya getirme çalışmalarına devam ediyordu. Ruhen öldüğüm yere gitmek istemiyordum.

5 sene önce, hayatımda hiç olmadığı kadar mutsuz hissetmiştim. Bana silah doğrultup, buna 'oyun' diyen eski sevgilimden sonra gülüp eğlenemezdim. Çünkü sahne kapandığında ben ağlıyordum. İntikam, hırs hiçbir şey hissetmemiştim. Sadece hayalkırıklığı vardı. O da beni her şeyden uzağa itmişti. Bir süre çevremdeki kimseyle konuşmamıştım. Şimdi ise iyi idare ediyordum. Her ne kadar kapattım dediğim olayları unutmasam bile, sindirmiştim. Daha fazlasını yapacak basitlikte şeyler yaşamamıştım.

Dinlendikten sonra, hastaneye girdik. Arkadaş kendi bölümüne, ben de acil kısmına gittim. Acilde durumu acil olan fazla hasta yoktu. Yine de en kalabalık yerdi. Yoğunluktan başka şeyler düşünemiyordunuz. Bu yüzden diğerleri gibi intörnlüğe sövmüyordum. Her şeyin bana birini hatırlatması yüzünden, zihnim ne kadar yoğun olursa, hayatım o kadar tıkırında gidiyordu.

Hocam "Yalı, ana bina ikinci katta görevlisin. 1 dakikaya orada ol." dediğinde, "Uçuyorum." diye fısıldadım.

Hocam ben hızla giderken "Koş koş" diye arkamdan gaz veriyordu.

Yanımdan geçen arkadaşlardan biri "Bol şans" diyerek ağlaya ağlaya benim yerime geçti. Asıl şansa ihtiyacı olan o olacaktı. Merve hoca, insandaki yaşam enerjisini ana yemek olarak yerdi.

Bina değiştirip ikinci kata çıktım. Yoğun bakımdan çıkan hastalar burada tutuluyordu. Odalardaki hastaların kontrollerini yapmak için, sorumlu olduğum numaraların listesini aldım.

Dakikalarca odalara girip çıktım. Uyanan hastalarla sohbet edip, durumlarını kontrol ettim. Özel hastanede olduğumuzdan, odalar benim odamdan çok daha iyi durumdaydı. Hastaların rahat etmeme lüksü yoktu. Burada olduğum zaman, yakalanmadan yataklara kıvranıp hayatımın en rahat uykularını çekerdim.

"707 numaralı odaya hasta kaydı düşülmemiş?"

Yanımdaki hemşire ablaya, listemdeki son odayı sorduğumda "Hastanenin sahibi kalıyormuş orda. Kayıt yapmamışlardır ondan. Sana mı verdiler?" diye cevap aldım.

Kafamı sallayıp, kendi kendime "Neyini kontrol edeceğim, bilmediğim durumun?" diye söylenerek, dördüncü kata çıktım.

Hastanenin bu kısmında özel odalar bulunuyordu. Hastane odasından çok, otel odası gibi dizayn edildiğinden fiyatı da otel+sağlık ücretiydi. Bu kısıma hiç çıkmasam bile fotoğraflarını görmüştüm. Hastayken kaldığınız odanın güzelliğinin önemi yoktu. Öldükten sonra mezarınızın önemi olmayacağı gibi.

Beklenmeyen Misafir (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin