*İyi okumalar
Bu şehre gelirken kendimi bir ilişkinin içinde bulmayı beklemiyordum. Okur, çalışır ve hayata tutunmaya çalışırım diye düşünmüştüm. En sonki kız arkadaşımın beni aldatmasından sonra, yani 2 senedir 'sevgili' kavramı bana uzaktı. Bazı şeyler beklenmeden gerçekleşiyordu. Gözünüzün önünde oluyordu ve yapabileceğiniz tek şey uyum sağlamaktı. İlay benim için öyle olmuştu. Ona kapıldığımı, sonra ondan hoşlandığımı farkettiğimde bu durumu hızlı kabullenmiştim. Kendime acı çektirmeyi ya da belirsizliği sevmezdim. Onun da bana ilgisini farkedince 'öyleyse bir adım atayım' deyip, ona atılmıştım. O adımdan sonra, benim ona gelmemden daha hızlı kaçınca 'sikik' diye düşünmüştüm. Kaçmayı bırakır diye, sinirle beklemiştim ama gelen olmayınca yine atılan ben olmuştum. Buna da pişman değildim çünkü şu an her şey iyi gidiyordu. Bir haftafır birlikte iyi idare ediyorduk. Vize haftam bittiği için, çalışmak dışında beni yoran derslere de katılmamıştım. Vize sonrasında gelen hafta resmi olmayan öğrenci tatillerine gelirdi. Ben de o tatilin keyfini çıkarıyordum.
İşe gitmeyi de keyifli buluyordum çünkü hem işim rahattı hem de patronum sevgilimdi. Emre döndükten sonra İlay'la beni sevgili bulunca şok olmuştu. Bu kadar şaşırması anlamsızdı. Bana göre aramızda en başından beri görünmeyen bir elektrik vardı. Bana verdiği kolyeye aşık olmam, ona aşık olmamdan dolayıydı. Dibim düşüyordu kadına.
Müşterinin tekiyle dalaşa giren Emre'nin yanın ilerledim. O gitti gideli, kendi müşterileri gelmeyi bırakmıştı. Önceki çocuğun hazırladığı kokteyllerin tadının berbat olduğunu ve güzel şeyler içmek için mekan değiştireceklerini ona haber vermişlerdi. Emre'nin müşterileriyle arasında numaralaşacak kadar yakın ilişkisi vardı. Şimdi hepsine döndüğünü söylemişti ama eskiler gelene kadar yeni kanlara alışmalıydı. Yeni kanlarda fazla orospu çocuğuydu. Zenginlerin takıldığı barda çalışıyorduk. Çoğu züppe ve beş para etmezdi. Emre homurdana homurdana "Bir de bunu deneyin efendim. Afiyet olsun." dediğinde, ben İlay'a meyve tabağı hazırlıyordum.
"Bunun da cini az olmuş."
"Efendim, ölçüyle koyuyorum. Gözünü sik-zün önünde yaptığımdan, bu sefer de alkolden çalmışsın diye şikayet etmeyin amına koduğum."
Son küfrü dudaklarının arasında mırıldandığında, kıkırdadım.
Çocuk "Yeniden yap." diye bir yudum aldığı kokteyli ona doğru gönderdi.
Emre "Arkaya gelsene sen iki dakika." diye önlüğü çıkardığı an hızla önüne gidip kolunu tuttum.
"Emre, sakin olsana kardeşim."
Evde uzun süre yatınca, her zamanki işinin boğucu taraflarını unutmuştu.
Çocukda yerinden kalkınca ona direkt bir şişe cin verdim.
"İkramımızdır, afiyet olsun."
Çocuk bir şey demeden şişeyi alıp, kötü kötü bakarak gitti. O gidince Emre'ye "Adamı mı dövecektin?" dedim.
"Deli etti beni piç. Bilerek yapıyordu bir de. Sevgilisi bana yavşadı, aklınca eziklemeye çalıştı."
"Sen kimseye kendini eziklettirmezsinm"
Emre bu dediğimle sakinleşirken kafasını salladı. Çıkardığı önlüğü tekrar giydikten sonra aklına bir şey gelmiş gibi bana baktı.
"Yalı, patroniçe olmanın avantajlarından faydalanıp bizi de faydalandırsan harika olmaz mıydı?"
Beni soktuğu kalıp komiğime giderken gülmeden edemedim. Ben 3-4 yıllık kazanlardan, çıplak ellerle yağ kazımış biriydim. Aynı anda iki dolu büyük boy tepsi taşıya taşıya lisede kas yapmıştım. Yani 'patroniçe' bana birkaç beden üst gelen tanımlamaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmeyen Misafir (gxg)
RomanceTAMAMLANDI "Ailemize yeni biri katılıyor." diyen manevi amcama baktım. Yine mi evleniyor yaşlı bunak diye düşünürken arkama yaslandım. Çocuklar pür dikkat ne diyecek diye bekliyordu. "Meral'i hatırlıyorsunuz, benden kaçmıştı." Acı bir tebessüm dudak...