*iyi okumalar 🖤
Çocukluğumdan beri, beni terketmeyen bir huya sahiptim: Kindarlık. Birilerini affetsem bile kin tutabilirdim. Bu yüzden elinde sonunda o kişiden uzaklaşırdım. İlay'dan direkt uzaklaşmayı tercih etmiştim çünkü affımı hak etmiyordu.
Aramıza koyduğum mesafe, belki onu sarsmayacaktı bile. O mesafeyi kapattığım zaman asıl sarsıntısını yaşayacaktı. Çoktan yerleştiğim evden, halamı almak için çıktım. Kötü hissediyordum ve birine ihtiyacım vardı. Açıkcası yapacağım şeyi onunla paylaşmam gerekiyordu. Uzaktayken, kendimi anlatmak zordu. Zaten yanıma gelmek istediğinden, onunla konuşmuştum.
Otogara gidip, otobüsü gelene kadar soğukta oturdum. İçerisinin sıcaklığını istemiyordum. Ruhum 10 gün önce buz kesmişti. Her şeyi farkedeli 7, İlay'ı terkedeli 3 gün oluyordu. Emre bana İlay'ın nasıl olduğuyla ilgili haberleri verirken, duymak istememiştim. Şu an nasıl olduğuyla değil, sonra nasıl olacağıyla ilgileniyordum.
Hayalkırıklığım çok büyüktü. İlay'a yavaş yavaş değil, gördüğüm ilk an kapılmıştım. Karşısında üç adam varken bile dimdik durabilecek biriydi. Yaralarına karşı eğilse bile bakışları hala dikti. Onu o an kurtarmak istemişken 'ihtiyacı yok' diye bile düşünmüştüm. Sonrasında yardımına koşmuş ancan reddedilmiştim. Şaşırmamıştım, tanımama gerek yoktu. O kadar belliydi ki uzatılan ellere ihtiyacı olmadığı sadece sinirimi bozmuştu.
Barda onu görünce egosuyla sarsılmış, bana ters olan düşünceleriyle çarpılmıştım. Yine de bakışları hala etkileyici gelmişti. Üzerimde gezen gözlerindeki albenide, cinsel çekimi hissetmiştim. Birkaç hafta sonra karakteri hakkında yanıldığımı düşünunce de aramızdakileri kabul etmiştim.
Yanılmamıştım; kandırılmıştım.
Nasıl yıkıldığımı anlatmak faydasızdı. Ona gösterecektim. Onu yıktığım zaman, anlayacaktı. Herkesin umursadığı şeyler farklıydı. Ben İlay'ı, İlay gücü umursuyordu. O beni kendinden vurdugundan, ben de onu güçten vuracaktım.
9.perona yaklaşan otobüsle ayaklandım. Kararlarım sadece beni değil, halamı da etkileyecekti. Onunla konuşmak isteme nedenlerimden biri de buydu. Otobüste boyalı sarı saçları, kilolu bedeni ve kendine özgü leoparlı tarzıyla inen kadına hızla ilerleyip seslendim.
Kollarımı bedenine sıkıca doladım. Ona çok ihtiyacım vardı. Şu Dünyada koşulsuz güvenebilecegim insan 3'ü geçmiyordu.
Halam "Kuzum" deyince, kollarımı sıklaştırıp "hoşgeldin" dedim.
Parfüme bulanmış üstünü koklarken "Kokunu özlememişim" diye dalga geçtim.
Omzumu patpatlayıp, benden ayrıldı. Omuzlarıma ellerini koyup beni geriye itti. Gözleri bedenimi süzerken, klasik cümleyi kurdu.
"Çok zayıflamışsın"
Tüm üzüntüme rağmen kahkaha atmayı başardım.
"Her gün hamurişi yiyorum. Mümkün değil."
O da zayıflamıştı. Halam normalde çok kilolu bir insandı. Şu an fazla olsa bile, hastalıktan dolayı zayıflamış haliydi. Yemek yiyen insanlardan değildi, genetik rahatsızlığı vardı. Buna rağmen çökmüştü.
"Ben sana güzel güzel ev yemekleri yaparım."
Muavinin seslenmesiyle ellerini omuzlarımdan çekip, iki koca valizin yanına gitti. Ben de arkasından ilerleyip, büyük olanı aldım.
"Yaparsın çok zamanımız olacak."
Gülerek "Öyle" dediğinde bir süre daha gülümsedim. Sonradan aklımdan çıkmayan şeyler yüzünden gülüşüm kesildi. Güzel günler beni beklemiyordu. Neyse ki güzel sandığım günlerin kötülükle dolu olduğunu öğrenmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmeyen Misafir (gxg)
RomanceTAMAMLANDI "Ailemize yeni biri katılıyor." diyen manevi amcama baktım. Yine mi evleniyor yaşlı bunak diye düşünürken arkama yaslandım. Çocuklar pür dikkat ne diyecek diye bekliyordu. "Meral'i hatırlıyorsunuz, benden kaçmıştı." Acı bir tebessüm dudak...