19 (g)

13.6K 604 103
                                    

*İyi okumalar ❤️

Küçükken yaşadığım evin her detayını hatırlıyordum. Zaten hatırlamak için az detayları olan bir yerdi. Kırık camları 70'lerin pop şarkıcısı Ayla Algan'ın bebek bekleme haberi ve Nazan Öncel'in fotoğraflarının olduğu gazetelerle kaplanmıştı. Tabi o zaman gazetelerdeki isimleri okuyamıyordum. Kapıdan girildiğinde karşıda tamamen yıkılmış duvar vardı. Döküntüler kenarlardam hiç temizlenmemişti. Böylece evde salon ve diğer odalar arasında duvar da kalmamıştı. 1 tane turuncu koltuk, mavi bir halı ve askıda annemin her zaman asılı olan yırtık paltosu bulunurdu. Sonra hiç yemek pişmeyen mutfakta ki mavi eski mutfak dolapları, sadece 1 tanesi çalışan ocak ve her biri birbirinden farklı 10 adet tabak ve bardak vardı. Çatal kaşıklar ise hep plastikti. Annemle babamın odasında ise geniş bir yatak bulunuyordu. Üzerine dokunsan bile gıcırdısıyla kulakları sağır ediyordu. Kıyafetler bez dolabın içindeydi. Başka da bir şey yoktu. Ben ve kardeşlerim salonda yatardık. Tek misafirimiz arada eve gelen dayımızdı. Eve gelir annemi ya da bizi döver, tüm parayı alır giderdi. Annemin tek yaptığı şey ağlamak olurdu. Onun başka bir ifadesini hiç görmemiştim. Babam ise korkudan kenara siner ve titreyen dudaklarıyla vurmaması için yalvarırdı. Bize vurduğunda kendini üstümüze atar ve tekmelerden bizi korumaya çalışırdı. 40 yaşında olan adamın büyük bedeni küçük çocuklarını koruyabilse bile çocuklarından daha küçük olan aklıyla kendini koruyamazdı.

7 yaşındayken, dayım kolumu kırmıştı. Para bulamazsam diğer kolumu da kıracağını söyleyip beni sokağa atmıştı. Ardımdan kapanan sertçe kapının sesiyle birlikte, acıya rağmen kalkıp cama gitmiştim. Annemi döven dayımı görürken içimdeki korkuyla koşmaya başlamıştım. İstediğim şey para bulmaktı. Ne kadar, nasıl olduğunun bir önemi yoktu. Ancak o şekilde annemi kurtarabilirim diye düşünüyordum. Ama ben paranın bile tam olarak ne olduğunu bilmiyordum. Hiç elime geçmemişti, annem dayıma verirken gördüğüm bozukluk ve kağıtlardan ibaretti. Bu yüzden yolda gördüğüm insanlara bana para vermeleri için yalvarmıştım. Beni yere itenler, bana tiksinerek bakanlar, görmezden gelenler arasında yalvarmaya devam etmiştim. O kadar görmezden gelinmiştim ki ben bile artık olmadığımı düşündüm. Yolda bayıldığımı hatırlıyordum. Ardından bir adamın beni kaldırıp, siyah kocaman bir arabaya götürdüğünü. Gözlerimi açtığımda ise bir evdeydim. İlk defa bir evin içinin sıcak olabileceğini fark etmiştim. Çünkü bizim ev hep soğuk olurdu. Hatta dışarı da derimizi yakan bir güneş olmasına rağmen o evde donardım. Belki de yaşattığı hissiyat yüzündendi. Hiç tanımadığım bir evde sıcaklığı bulmuştum.

Aslan Kelam, sözde kurtarıcım. Hansel ve Gretel deki cadıdan tek farkı, erkek olmasıydı. Bir gün yemek için bizi beslemişti. O gün önüme sunduğu onca yemek, bana büyük bir insan gibi derdimi sorması, ardından cebime koyduğu parayla beni eve yollaması gerçek bor kurtarıcı gibi gelmişti. Dayıma o parayı verdiğimde yüzündeki sırıtma, mutluluk ise bunu desteklemişti. Ama sonra dayım, daha çok para istedi. Nerden bulduğumu sormadı, sadece daha çok getirmemi istedi. Ben ise Aslan Kelam'ı bir daha hiç görmedim.

Paranın ne olduğunu artık biliyordum. Yerde bulabileceğim bir şey değildi. Kazanmak için yaşım yeterli değildi, sadece alman gerekiyordu. Bu yüzden çalmaya başladım. İnsanların cüzdanından, dükkanlardan, dilenen insanların önlerinde ki kutulardan... Durmadan devam ettim. Dayım artık anneme vurmuyordu. Çünkü her geldiğinde ona tomarla para veriyordum. Annem parayı nerden bulduğumu başta sorsa bile anladığında bundan başka çaremizin olmadığını düşünüp susmuştu.

Sokakta dövüldüğümde, bıçaklandığımda, tekmelenip bir kenara atıldığımda bile canımdan çok para önemliydi benim için. Annem artık dayak yemiyordu. Kardeşlerim iyi durumdaydı. Babam da gülümsüyordu. Kardeşlerime aldığım oyuncakları onlarla birlikte oynarken yaptığı tek şey gülümsemek olmuştu. Ben büyüdüm, babamdan yaş olarak çok daha büyüdüm. O oyun oynamaya devam etti. Ben çalmaya devam ettim. Annem yemek yapmaya başladı. Artık bedenini yataktan kaldırabiliyordu. Herkes mutlu gibiydi.

Ben mutlu değildim. Sürekli çektiğim acıyı gizlemeye çalışıyordum. Paranın onlara mutluluk getirdiğini öğrenince daha fazlasını istedim. Belki o zaman ben de mutlu olurdum.

Uğur ve Yavuz, o zaman onlarla küçük hırsızlıklar yapardık. Bazen bizim ev için marketten yemeklik malzeme, bazen de sokak satıcıların açıkta olan kasalarından para çalardık. Benim aksime onların bir ailesi yoktu. Kimsesi olmayan evsizlerin kaldığı köprü altında kalıyorlardı. Ben de onlara bir ailem olduğunu söylememiştim. 2 sene boyunca her şeyi çaldım, çırptım. Ama ailemi daha da mutlu etme isteği gitmedi. Bu yüzden yıllar sonra ağzıma bal çalan o adamı gördüğümde bunun fırsat olduğunu düşündüm. O adamın çok parası vardı. Ben de hırsızın tekiydim.

Aslan Kelam'ın parasını çalamadım. Hırsızlık yapmak için girdiğimiz evde yakalandık. Kimsesiz olduğumuzu öğrenen aslan bizi kendi himayesine aldı. Uğur ve Yavuz için bu iyiydi. Çünkü onlar gerçekten kimsesizdi ama benim hiç bahsetmediğim ailem dışardaydı. Üstelik Aslan Kelam, beni istememişti. Bu yüzden ordan giderken zorlanmayacağımı düşünmüştüm. Hiç bir şey beklediğim gibi olmadı. Dışarı çıktığımda, yanımda ki bunaktan kaçmak için hareketlendiğimde gördüğüm beden yüzünden donmuştum. Babam beni gördüğünde bana doğru koşmuştu. Aslan Kelam'ın adamları onu durdururken babamın burda ne aradığını düşünmüştüm. Konuştuğu kelimeleri kimse anlamıyordu. Onu iterlerken, öylece bakmıştım. Babam bana acıyla bakıyordu. Beni takip ettiğini anladığımda ona gitmesi için işaret yaptım.

Babam, ne olduğunu anlayabilecek bir zihne sahip değildi. Yerlerde sürünürken de tekmelenirken de ağlıyordu. Yalvarışları gözlerimi doldurmuştu. Onu kurtarmak için kostugumda adamlardan biri beni yere düşürmüştü. Kafamdan akan kanı hissetmiştim. Adam bunu yanlışlıkla yapsa bile babam birden ondan silahı almış ve adama doğru tutmuştu. Silah tutmayı bile bilmezdi. Kalkıp onu durdurmak için ellerimi kaldırmıştım. Aslan Kelam arkamdan yaklaşıp gürlemişti.

"Bu saçmalık ne, bu adam kimin nesi?"

Babam silahı ona çevirirken hala titriyordu. Silahtan çıkan bir kurşun, refleksle önüne geçmem ve hissettiğim acı hala o gün ki gibiydi. Ardından babama giren tonlarca kurşunun sesi ve bedenini delme görüntüsü de o zaman kiyle aynıydı.

Ben Aslan Kelam'dan biraz para çalmak istemiştim, o benden ailemi çalmıştı. Sonradan hayatını kurtaran beni, aileye kabul ettiğini söylediğinde bu ironi bana dünyanın en komik şakası gibi geldi. Çünkü aylar sonra uyandığım komadan çıktığımda artık ailem yoktu. Aslan Kelam o adamın kim olduğunu bulmuştu. Benim babam oldugunu bilmiyordu. Akli dengesinde sorun olduğunu bile bilmeden onu düşmanlarından birinin yolladığını düşündü.

Ardından adamın karısının ve çocuklarının ölüm emrini verdi.

Beklenmeyen Misafir (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin