64

6K 426 160
                                    

*Eski kitaplarımda bana eşlik edenler bilir. Finale giderken bölümleri art arda atarım. Yakında bitecek yani kitap :) iyi okumalar 🖤

Yalı düşündüğümden daha hızlıydı. Rol yapma yeteneği  benden sonra mı gelişti, doğuştan mıydı bilmiyorum. Aslan Kelam, kızıyla gerçekten bağ kurduğunu sanıyordu. Bu yüzden beni yanına çağırıp, aramızın düzeldiğini bildiğini söylemişti ve istediğim gibi, Yalı'ya işleri devretmişti. Yanında ona yardımcı olmamla ilgili yaptığı uyarıların sonu belliydi.

'Kızıma yanlış yapma İlay' demişti.

Bizim yanlışlarımızın nedeni oydu. Bana güvenebileceğiyle ilgili sıraladığım şeylerden sonra, ilişkimizle ilgili konuşmuştu. Burcu konusunu açmıştı. Kızını da kullanıyorsam, kalbimi yerinden sökeceğini söylemişti. Bunak, mecaz kullanan biri değildi. Sonumu getireceğini söylüyordu, sonunun geldiğini bilmeden...

Yanından ayrıldıktan sonra, şarap alıp Yalı'nın yanına uğradım. Bunu kutlamamız gerekiyordu. Alkolu bahane edip, yakınlaşabilirdik. Yalı hala bana karşı savunma pozisyonundaydı. Bunun biteceğini son zamanlardaki bakışlarından anlamıştım.

Sevgi, kısıtlanılabilir bir şey değildi. Dayanılmaz ve elde tutulamazdı. O da sonunda her şeyi akışına bırakacaktı. Benim yaptığım da buydu.

Kapıya tıklayıp, bekledim. Açar açmaz elimdeki şişeyi kaldırdım. Anında yüzüne gülümseme yayıldı. Hoş gülümsemesi, içimi ferahlatıyordu.

"Tebrikler"

Kapıyı tamamen açıp "Gir içeri" dediğinde, içeri adımladım.

Arkamdan kapıyı ittirdi. Tezgaha ilerleyip şarabı koydum. Daha önce birkaç kez daha uğradığım evde kadehlerin yerini kolayca buldum.

Yalı kalçasını tezgaha yaslayıp "Hemen seni çağırmasını beklemiyordum." dedi.

Şarabı açarken beni izledi. Kadehlere doldururken yüzümde gülümseme vardı.

Kadehini ona uzattığımda, ince parmaklarıyla zarifçe tuttu. Ben de kendi kadehimi alıp, ona doğru kaldırdım.

"İşler istediğim gibi giderken, hızı sorgulamam. Şerefe."

Bardakları tokuşturduk. Gözlerimizi birbirimizden ayırmadan, şarabı ağır ağır yudumladık.

Yalı, dudaklarını yalayıp "Güzelmiş" dediğinde, bakışlarım oraya kayıp "Çok güzel." dedim.

Kalbim hafifçe sarsıldı. Gözlerine baktığımda onun da bakışlarının dudaklarımda olduğunu gördüm. Ruhlarımız kavuşmuş ama bedenlerimiz hala ayrı gibiydi. İkimiz de bunun etkisiyle birbirimize çekiliyorduk.

Tekrar şarabı yudumlarken, alttaki dolabın çekmecesini açtı. Çıkardığı çikolotayı bana uzatınca elinden aldım.

"Kutlama için burası fazla fakirhane ama idare et."

Kaşlarımı kaldırıp "Sen artık zenginsin." dedim.

"Tüm bu intikam olayı bittiğinde birlikte fakirleşeceğiz."

Bana bakarken şarabını yudumlamaya devam etti. Nedenini sormadım. Büyük ihtimalle sonunda benden her şeyi geride bırakmamı isteyecekti. Birlikte tüm bunlardan ayrı yeni bir başlangıcı hayal ediyor olmalıydı. Ondan istediğim onca şeyden sonra, benden tek istediği bu olmalıydı. Zor olanı istiyordu. Ben bataklıkta çıkamayacak kadar derindeydim.

Çilolatayı açıp, bölmeden ona uzattım. Elimdeki çikolatadan alıp, gözlerime baktı. Emmeye başladığında gözlerim koyulaşmıştı. Bardaktaki tüm şarabı içip tezgaha koydum. O hala dudaklarının arasındaki çikolatayı emerken, ben de ikinci kadehi doldurdum.

Beklenmeyen Misafir (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin