49

4.8K 428 206
                                    

*iyi okumalar 🖤

Yavuz, konağa geri girerken "Hayatımız bir kızın seçimleriyle şekillenecek, harika." dedi.

Elimle omzunu patpatlayıp "Bana uyan seçimler yapacağına eminim." dedim.

Ona planlarımı anlatırken kafayı yemişti. Soyut üzerine konuşuyorduk. Somut olan her şeyin elimizde patladığını düşünürsek delirmesi normaldi.

Salona girdiğimizde Anıl hızla yerinden kalkıp, Yavuz'a doğru ilerlemişti. Yavuz'la arasında ben yokken ne geçtiyse sandığımdan daha büyüktü. Anıl eskiden onun üzerine böyle titremezdi. Ya da titriyordu da artık göstermekten sakınmıyordu.

"Hallettiniz mi?"

"Neyi halledicektik?"

Yavuz, sanki uzun zamandır aramız dargın değilmiş gibi konuşunca, Anıl kafasını salladı. Oturmak için ilerleyecekken bana sertçe bakan Burcu'ya 'ucuz atlattın' diye dudaklarımı oynattım. İrileşen gözleriyle gülümseyip, tekli koltuğa oturdum.  Onu fazla dert etmesem bile bir ara bunakla arasındaki ilişkiyi yoketmeyi düşünmüştüm. Bunu Aslı'dan haberi olduğunu ortaya dökerek yapacaktım ama Aslı, erken gitmişti. Kendi kendine mahvolduğundan, onu ellememeye karar verdim. Yavuz dışardaki konuşmamızda Aslı'nın acılı ölümünü, Anıl'dan duyduğuyla anlatmıştı.

Bunak, onu sahnede çırıl çıplak bırakmış, herkes arasında gezdirerek tekmeletmiş, sonra da kafasını yere vurarak, eze eze öldürmüştü. Anlatılan buysa, yapılan çok daha fazlası olmalıydı.

Bunak, merdivenlerden inerken herkes ayağa kalkmıştı. Son olanlardan sonra hepimiz tedirgindik. Ben bile çoğu şeyi kestiremez olmuştum.

İki eksiğimiz olmasına rağmen "Eksiksizsiniz." dedi. Aslı'yı saymıyordum. O zaten hiçbir zaman bizden olmamıştı.

Bunak, Ramiz'e bakarak "Hala toparlanmadın mı evlat?" dedi.

Ramiz, çocukluğundan beri kendine verilen her işi yapan, itaatkar köpekti. Asla bunağa karşı gelmemiş, dediğinden de çıkmamıştı. Kendine verilen işi sorgulamaz, sadece hallederdi. Hikmet'le aynı yerden geldiklerini biliyordum. Hikmet koltuğu istediği için, bunun için bile savaşmamıştı. Şu an nefretini gizleyemediği gözleriyle bunağa bakıyordu. Mor göz altları, kızarmış gözleriyle tüm duyguları netti. Bu ölüm en fazla onu yaralamıştı. Üstelik bunak o gün cesetten kurtulmasını ondan istemişti. Yaşadığı üzüntüye rağmen köpekliğine devam etmişti. Şimdi ise sahibini ısıracak gibi duruyordu.

Bunak koltuğa otururken, ona dikçe bakarak "Dilini mi kestiler?" diye sertçe sordu.

Ramiz dişlerini sıkarken "Toparlanacağım." dedi.

Bu bunağın kahkaha atmasına neden oldu. Herkes tedirgince birbirine bakarken, ben gözlerimi bunaktan ayırmıyordum. Elini sertçe koltuğun kenarına vurduğunda, birkaç kişinin yutkunduğunu duydum.

"Bana ihanet eden itin arkasından sadece küfredeceksiniz!"

Ramiz'e sertçe bakarken "Hikmet piçi yaptıklarının bedelini ödedi. Öyle değil mi Ramiz?" dedi.

Bakışlarımı bu sefer Ramiz'e çevirdim. Gözleri dolmuş, kendini zor tutuyor gibiydi. Aslan ikince kez koltuğa vurup kükrediğinde "Evet" demek zorunda kaldı. Bunun hayatındaki en acılı evet olduğuna emindim.

Bunak ise kafasını biraz daha dikleştirerek "Evet tabi." dedi. Ardından gözlerini hepimiz üstünde gezdirdi. Hepimize, ne kadar aşağıda olduğumuzu bakışlarıyla anlatıyor gibiydi.

"Hikmet'in ölümü hakkında bir kez konuşacağım ve bir daha hiçbiriniz bunu anmayacaksınız. Anlaşıldı mı?"

Aldığı onaylayan mırıltılardan sonra en sonunda benle göz göze geldi. Diğerleri gibi korkuyla bakmak yerine kafamı dikleştirerek "Umrumda değil." dedim.

Beklenmeyen Misafir (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin