*iyi okumalar 🖤
Her şeyin sonuna geldiğimde ve son hamleyi yapacağımı bilmeme rağmen memnun hissetmiyordum. Belki de intikamımın getirisinin düşüklüğündendi. Sadece ailemin kanı yerde kalmamış olacaktı. Ruhlarını bedenlere sokup diriltemezdim.
Bunak giden kızının arkasından, bana döndü. Anında ifadesi sertleşirken, ellerimi giydiğim kabanımın cebine soktum. Üstümdeki elbise alacağım kanlı intikam gibi kanlıydı. Kabanım ise ruhum gibi simsiyah.
Bunak "Seni çok seviyor." dediğinde, dudağım kıvrıldı.
"Biliyorum, ben de onu seviyorum."
Onu kullanmadığımı anladığı için rahatlamış olmalıydı. Konuşmaya ilk başlayanın o olmasını beklemiyordum. Ben direkt yüzümdeki maskeyi çıkarıp, kinimi kusmaya niyetliydim.
"Bunak senin partilerinin kanlı bitmek gibi bir huyu var farkında mısın?"
Anında kaşları çatılan adam sertçe "Bunak mı?" dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. Ona artık amca dememe gerek yoktu. Ölü adamın çığlığını kimse duymayacaktı.
Buruş buruş olmuş yüzüne bakıp "İyice bunadığını düşünmüyor musun?" diye sordum.
Kaşları çatılırken, yüzü öfkeyle gerildi. Üstüme geldiğinde, dimdik yerimde durdum.
Gözlerini irileştirip "Kızımla birliktesin diye yerini unuttun mu?" diye soludu.
Yerimizi her zaman hatırlatma huyu olan adam, elinde sonunda hepimizin gideceği yeri düşünmezdi. Asla ölmeyecek gibi davranıyordu. Bu yüzden kendini tanrı ilan etmişti. Bizim hayatlarımızda da tanrıyı oynama hakkını kendinde bulmuştu. Bugünün tanrısı bendim.
Sırıtmam genişlerken "Yerimi hatırlamaya gerçekten ihtiyacım var. Beni nerden bulmuştun, hatırlıyor musun bunak?" diye sordum.
Ona ikinci saygısızlığıma inanamıyormuş gibi baktı. Dibimde dururken, elleri boynuma sarılmak için kaşınıyor olmalıydı. Şu an onun odasında olsak kendini tutmazdı. Bunak gerçekten kızından çekiniyordu. Herkesin zaafları olurdu. Onunkini uzun yıllar sonra keşfetmiştim.
Dişlerinin arasından "Bu saygısızlığının sonucu olacak." diye tısladı.
Karşısından çekilip, birkaç adım atarak o gün babamın durduğu yere geldim. Ayaklarımın altındaki zemin titriyor gibi hissettiriyordu. Belki de titreyen ruhumdu. Emin olamıyordum. Defalarca etrafından geçtiğim yolun bir daha üzerinde yürümemiştim.
Derin bir nefes aldım. Rüzgar bedenimi yalayıp geçiyordu.
"Beni Hikmet gibi çöplükte bulmadın. Diğerleri gibi yetim de değildim. Bir evim ve ailem vardı."
Topuklarımın üstünde döndüm. Yüzümdeki tüm maske kırılıp yok oldu. Ona tüm nefret ve tiksintimle baktım. Kaşları çatılı adam dediğimi sorguluyordu. En başından beri sokak çocuğu olduğumu sanıyordu.
Kafasını dikleştirip "Bu ne demek şimdi?" diye sordu.
Bu şu demekti: Bana asla ev ve aile olmamıştı. Zaten olan bir şeyin üstüne çökmüştü. Hayatımı mahvedip, beni kurtardığı düşüncesiyle yaşamıştı. Babamı tam bu yolda kurşuna dizdirmişti.
"Kelam ailesine beni dahil etmeden önce zaten bir ailem vardı diyorum. Yani bana aile vermedin."
Kaşları biraz daha çatıldı. Dediklerimden hiçbir şey anlamıyordu. Bu yüzden daha açık olacaktım. Her şeyi anlayıp dumur olmalıydı.
"Yetim olduğunu sanıyordum."
"Sen beni bırakmadan önce, değildim."
Gözleri irileşirken, yere bakıp "Tam burda, o deli adam sana silah tutmuştu." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmeyen Misafir (gxg)
RomanceTAMAMLANDI "Ailemize yeni biri katılıyor." diyen manevi amcama baktım. Yine mi evleniyor yaşlı bunak diye düşünürken arkama yaslandım. Çocuklar pür dikkat ne diyecek diye bekliyordu. "Meral'i hatırlıyorsunuz, benden kaçmıştı." Acı bir tebessüm dudak...