68

3.6K 415 294
                                    

*iyi okumalar 🖤

Eylemler, sonuca varmasa bile yargı gerektirirdi. Tıpkı benim eylemlerim yüzünden Yalı tarafından yargılanmam gibi. Bana karşı kurduğu üstünlüğe, çökertme çabalarına sessizce boyun eğmiştim. Bu bana yapılan yargının sonucuydu. Sonradan Yalı, beni affetmişti. Ben asla affettiğimi söylememiştim. Yargım yeni başlıyordu.

Yalı "Sana inanamıyorum." dediğinde, dudağım kıvrıldı.

"Ben de sana inanamamıştım. Şimdi gerçek bir ihanet nasıl olur anladın mı?"

An ve an çöken ifadesi, içimdeki huzursuzluğu ortaya çıkardı. Bunu istemediğimden en kötüsünü aklıma getirdim. O anlar mahvolmuştum. Bana olan ihaneti yüzünden yıkılmıştım. Devam etse daha da yıkılırdım. Kendi çabamla toparlanmıştım. Bu yüzden hiçbir şey geçmemişti.

Bunca zaman rol yapmamıştım. Hiçbir şey yokmuş gibi, içimden geldiğim gibi sevgimi yaşamıştım. Sırada nefretim vardı. Yıllardır büyüyen nefretimin başlangıcını yaşamıştım, sonucunu ise yaşatacaktım.

Aslan Kelam korkuyla "Ne istiyorsan alabilirsin. İndir o silahı." dediğinde, dilimi alt dudağımda gezdirdim.

İstediğim her şeyi alacaktım, Yalı sağolsun. Seçtiği yol bizi, en başından beri beklediğim sonuca itmişti. Benim yolumdan gitse, bunları yaşamak zorunda kalmayacaktı.

Kaderin çarklarını yoluna sokmuştum.

"Bunak, kızınla yeni kavuştun ama erken ayrılman gerekiyor. Bence nefesini bana değil, ona veda etmeye harca."

Yalı gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Bu duruma inanamıyor gibi kafasını iki yana salladı.

Tiksintiyle "Sen iğrenç birisin." dediğinde, silahı tam başına doğrulttum.

Bu gözlerinin yerinden çıkmasına neden oldu. Aslan Kelam titreyen elini öne uzatıp "Sakın!" dediğinde, dilimi ısırıp ona baktım.

Acınası, korkmuş ve gergin gözüküyordu. Bu haline bayılmıştım. Ona silah doğrulttuğumda bu kadar tedirgin olmamıştı. Zaten bu yüzden Yalı'ya onunla daha yakın olması için tembihlemiştim. Sadece kızı değil, duygusal bağ geliştirdiği kızı olmalıydı.

"Bunak, diz çöküp kızının canı için yalvarırsan belki yüce gönüllülük yapabilirim."

Yalı'ya bakmıyordum. Bana olan nefreti vücudunu titretiyor olmalıydı. Bunağın dik omuzları çökerken "Kafayı yemişsin!" diye tısladı.

"Önce kan akıtmamı istiyorsun, tamam."

Yalı'ya döndüğüm an "Dur!" diye bağırdı.

Yalı dolu gözleri, sıkılı dişleri ve gitgide artan tiksintisiyle gözlerini benden ayırmıyordu.

Ben de gözlerimi ondan çekmeden "Durdum." dedim.

Derin derin verdiği nefeslerini kontrol etmeye çalışıyordu. Yanında hareket olduğunda göz ucuyla diz çöken adama baktım.

Aslan Kelam, herkesin tepesine binen ormanın kralı, dizlerinin üstündeydi.

Bakışlarım ifadesizleşti. Bu görüntüyü yıllarca görmeyi arzulamıştım. Kendi isteğiyle bana asla diz çökmezdi. Bu yüzden dizlerini keser ve ona işkence ederim sanıyordum. Tek ihtiyacı olan duygusal teşvikti. Duygusuz sandığım adamı yanlış tanımıştım.

Ellerini yumruk yapan adam, hala koruduğu sert sesiyle "Kızımın gitmesine izin ver." dediğinde, dilimi alt dudağımda gezdirdim. Enfes bir görüntü, enfes sözlerdi.

"Yalvarman bu kadar mı bunak? Kafan hala dik."

Dişlerini sıksa bile kafasını eğdi. Bu ormanlar kralının çöküşüydü.

Beklenmeyen Misafir (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin