Yaprak 19 yaşında ,orta boylu güzel bir kızdı.Hep gülümseyerek bakan kahve gözleri vardı.Yine gözleri gibi kahve saçları,dalgalar halinde omuzlarına dökülürdü.10 yaşlarında annesine yardım ederek başladığı mutfak serüveni,yıllar içinde onun için bir tutkuya dönüşünce,bu konuda eğitim almaya karar vermişti.
Şimdilerde hayal ettiği gibi,Mevsim'in okulunda 2.sınıf öğrencisiydi.Konya'da yaşayan annesi ev hanımı,babasıysa bakkaldı.Lisede okuyan bir kız kardeşi vardı.
Ailesinin durumu pek iyi olmayınca çok çalışmış,bölümü burslu kazanmayı başarmıştı.Cafe'yi açtığı ilk günden beri Mevsim'in yanındaydı.Bunun için Mesude hocasına ne kadar teşekkür etse az kalırdı.
Her sabah olduğu gibi kaldığı yurttan erkenden çıkmış,cafeye gelmişti.Mutfak düzenli olduğundan çay ve kahveyi hazırlayıp cafe kısmını paspaslamaya başladı.Aradan 10-15 dakika geçtiğinde kapının açılma sesini duymuş,başını sesin geldiği yöne çevirince Mevsim'i görmüştü.
"Bu kadar erken geldiğine göre,kesin dün akşam Berk abi canını sıkmış yine.Mevsim abla anca çalışırken rahatlıyor."
diye aklından geçirerek
"Günaydın Mevsim abla!Mutfak düzenliydi,ben de çayı,kahveyi koyup burayı paspaslamaya geçtim.Birazdan biter,yanına gelirim laflarız biraz.Olur mu?"
dedi gülümseyerek.Ardından ekledi.
"Çok güzel olmuşsun abla!"
Genç kadın bu sözler üzerine trençkot ve çantasını askılığa asıp üzerine şöyle bir bakmış,sonra da
"Çok teşekkür ederim canım.Ben mutfağa geçiyorum,fırını ısıtıp zencefilli kurabiyeleri hazırlayacağım."
diyerek arka tarafta doğru ilerlemişti.Ses tonu pek keyifli olmasa da Yaprak bunu dert etmedi.Çünkü çalışmaya başlar başlamaz genç kadının moralinin düzeleceğini biliyordu.
Mevsim dediği gibi ilk olarak fırını ısınması için çalıştırmış,ardından gerekli malzemeleri bir bir tezgâha dizmişti.Bir yandan da dün gece Berk'le yaşadığı büyük tartışmayı düşünüyordu.
"Umarım bu tartışma gerçekten de yaşadığımız son tartışma olur.Söylediği onca ağır sözden sonra yine kapıma gelmez.Ben çok yoruldum artık sürekli didişmekten."
diye mırıldanıp tereyağı ve şekeri çırpmaya başladı.Çay ve kahve çoktan hazırdı.10-15 dakikanın ardından fırın ısınmış,kurabiyeler fırında yerini almıştı.Böyle sinirli,stresli olduğu zamanlar çok hızlı çalışır,çalıştıkça sakinleşirdi.
Tezgâhı toparladığında hâlâ pek sakin sayılmazdı.Bu nedenle elmalı crumble yapmaya karar vererek buzdolabından 4 tatlı,bir de ekşi elma çıkarıp yıkadı.Tam ekşi elmayı dilimleyip doğramayı bitirdiği sırada Yaprak,
"İşim bitti Mevsim abla,az önce dediğim gibi biraz konuşalım mı?Hani şu piyanisti merak ettiğini söylemiştin ya!"
diyerek gülümseyip kırmızı bar taburesine oturmuştu.
Mevsim düşündü.Biraz sohbet ona iyi gelebilirdi.
"Tabi canım,olur.Sen anlat,ben dinliyorum."
deyip tatlı elmalardan birini aldı,dilimledi ve tahta üzerinde küçük parçalar halinde doğramaya koyuldu.Bu sırada genç kız neşeyle piyanistin ne kadar efendi,nazik,ayrıca kaslı,yakışıklı ve eğlenceli olduğundan söz ediyordu.Onu dinlerken gülümsemeden edemedi.Anlattıklarında bu kadar heyecanlanacak bir şey yoktu.Tabi 19 yaşında olunca işler değişiyordu.Gülümsemeye devam ederek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZENCEFİL CAFE
FanfictionCafe sahibi genç bir kadın ve ünlü bir piyanist bir araya gelirse neler olur? Kapak için@selinhantol arkadaşımıza çok teşekkür ederim ❤️❤️